“Rivayet ederler ki, Sultan Fahreddin Ahmed’in çekdiği yayı Rum ve Yunan’da kimse çekemezdi. Kadd-ü kametde (boy bos ve endamda) gayet bülend (yüksekte) idi. Değme at çekmezdi. Adaleti ziyade idi. Moğol Beylerinden çok kimseyi helâk eyledi.
Devletşah, Atabey, Babuk Han duyub, asker cemidüb ge-lirken,Süleyman dört bin yiğit ile karşu varub cenk eyledi.
Fahreddin, Moğol Beylerinin, Süleyman Bey ile Aksaray üstünde cidalin (savaşını) duyub, on sekiz bin er cemidüb, İlgar idüb (dört nala giden atlara ansızın saldırıp) Moğola irişti, şöyle kılıç urdu ki, Moğol sinub (bozulup), Kayseri'ye, Ertena Bey’e geldiler. Karamanoğlundan şikâyet eylediler ve
Süleyman Bey mektubu yırtub haber gönderdi ki:
Karamanoğlu Fahreddin Ahmed Bey ve amca oğlu Seyfeddin Süleyman Bey, Alâeddini tahta koyub, Süleyman Bey bin Bulgar asker ile Aksaray’a irişüb, Ertena yiğirmi bin Rum asker ile mukabil olub bir fasıl cenkeylediler. Süleyman Bey zebun oldu, yiğirmi bin askerle Fahreddin irişüb hay huy asumana çıkdı, Cenk, gitdikçe terakki buldu (ilerledi), Otuz gün cenk oldı. İki taraftan yedi bin adem toprağa düşdü. Üç gün dahi cenk eylediler.
Allah-ü Tealâ, Karaman askerine fırsat virüb, Ertena sınub (bozulup) kaçdı, bunlar dahi ta Kayseriye varınca koğdılar, malin rızkın yağma eylediler, andan sonra dönüb; Lârendeye geldiler.
Fahreddin tahta geçüb, Süleyman Beyi Vezir idüb, Alâeddine Konya’yı virdiler, varub anda sakin oldı.
Mahmud Bey’in (1300-1310) iki oğlu var idi, Isa Bey ve Musa Paşa. Bedreddîn oğlu Karaman ve Hızır Beyler ihtiyar olmışlardı. Vezirlik makamında idiler. Cümle halk bunların sözlerine kayıl (inanır) idi. Süleyman Bey’i, cümle umura müvekkel (vekil) eylediler.
Bedrettin İbrahim’in Sultanlık günlerinde (1318-1333) bir kethüdası (Kahyâ’sı) var idi, Kara Cafer dirlerdi. Moğol Beylerinden idi. Alâeddin, şikârda (avda) buna rast gelüb, tutub, bağlayub, Şaha gönderdi. Zira Karaman kavmini rast geldiği yerde tutub, helâk iderdi (mahvederdi). Elhasıl Kara Caferi dutub, Lârendeye Şaha arzeylediler. Şah, Kadıya gönderdi. Şer'i ile (şeriat gereği), üzerine yedi yüz kan isbat eylediler (Yedi yüz kişiyi katlettiği anlaşıldı). Kati pir (çok yaşlı) idi. Doksan yaşına girmiş idi. Kara Cafer
Moğol asıllı Ertena Bey kıssayı duyub, Moğol Beylerin cem eyledi, Devletşah ve Babuk Han didiler ki:
Sultan Fahreddin, Bulgar Dağınn dibinde Devle (Divle) nam Karyede yaylak idinüb, bir Saray yapdırub onda olurdı.
Babuk Han, Ertena’ya eyder (söyler):
Bir yıl sakin olub, bir gün asker cemidüb menzil bemenzil Yabağdağının dibine konub, Tatara pusu kurdurub hazır baş oldu.
Sultan Fahreddin, beyleri ile safada idi, karındaşı Şemseddin, Bulgar askerine Serdar (Başkomutan) idi. Elhasıl oturub safa iderken, bir Koca gelüb mektub sundu. Alub okudu. Dimiş ki:
Fahreddin işidüb ah eyleyüb, cebesin geyüb (silahlarını takınıp) atına süvar oldı (bindi). Mevcud yetmiş adem bulundı. Süleyman Bey bunda hazır baş idi (hazıt vaziyette idi). Hızır paşa ider:
Fahreddin Beyle Süleyman Bey, yetmiş er ile badpaylâra (çabuk atlara) süvar olub yürüdüler. Kınık deresine geldiler. Babuk çağırdı:
Andan sonra pusu açılub, on bin Moğol Karamanoğlu Beylerini ortaya aldılar. Ardınca kırk yiğit ile Süleyman Bey irişti. Şöyle cenk eylediler ki, görenler hayran kaldılar. Altı yüzünü tepelediler. Süleyman Bey, kırk kafadarı ile yürüyüb Moğol askerini dağıttı. Yedi yüz Moğol’un başın kesdiler.
Ahir (sonunda) gördiler ki olmaz. Babuk sekiz bin Moğol askeri ile üstüne düşüb ve yanındakileri bir bir düşürüp, Süleyman’ı yıkub bağladılar. On bin Moğol Fahreddin üstüne geldi. Fahreddin nara urub yüz seksen Moğol helâk eyledi. Ahir (sonunda) atın sinirleyüp yıkdılar. Başın kesüb Şehid kıldılar (Yıl 1349/1350).
Sonunda, Fahreddin’in kesik başını Ertena önüne götür-düler. Süleyman Şah, Ertena’yı görüb eyder:
Ertena, Süleyman’ın bendin giderüb (bağlarını çözüp), Hil’ât ve Taç virdi, alub Kayseriye götürdi, didi ki:
Şu beyti dahi söyledi :
Takdir böyle yazmış neyim benim arada.
Allanın emri böyle imiş, taht senindir> didi.
Ahidname yazdılar, kat’ı niza ve faslı husumet idüb, Fahreddin’in başın virüb, Lârendeye gönderdiler.
Lârende’ye haber vardı ki, Moğol hile idüb, Süleymanın ve Fahreddin Şahın başın kesdiler.
Karaman Beyleri karuşub, Şemseddini Bulgardan indürüb Şah eylediler" (11 Ocak 1350).
***
Sultan Fahreddin Ahmed’in Başşehri Lârende’dir. Çocukları ve eşi konusunda bilgimiz yoktur, Kayseri’de defnedilmiştir.
Fahreddin Ahmed’in saltanatı (1340-1350) döneminde içte ve dışta gelişen bazı olayların kronolojik dizilişi.
1341 Farhreddin Ahmed’in Aksaray’da, Moğol’u yenmesi.
1341 Bizans İmparatoru III. Andronikos öldü.
1343 S.Fahreddin, Ertana ve Moğol’u Aksaray’da yendi.
1344 Karesi oğulları Beyliğinden Hacı İlbey, Evrenos Bey, Ece Halil ve Gazi Fazıl, Osmanlı emrine geçtiler.
1344 Emir Musa’nın ölümü.
1349 Fahreddin Ahmed’e Ertana ve Moğol kuvvetlerinin pusu kurması sonucu, öldürülüşü.
1349 Orhan Gazi, Sırplara karşı Bizansı destekledi. Orhan Gazinin oğlu Süleyman Paşa, Selanik’i, Sırp Stephan Duşan’ın kuşatmasından kurtardı.
***
Sultan Şemseddin (1350-1352)
“On bin Bulgar, Gülnar askeri hazır eylediler ve dahi Turgut ve Kaya, Kosun cümle yirmi beş bin er cemeylediler, Kayseriye üstüne gittiler.
Haber geldi ki, Süleyman Şah geliyor. İstikbâl eylediler ve ye'sü matem idüb (yas tutup) Fahreddini defneylediler.
Şemseddin bir yıl iki ay şahlık eyledi. Bir küçük karın-daşı var idi, Karaman dirlerdi. Şahlık tamahıyla (hırsıyla) fırsat bulup, biçareye zehir virüb helâk eyledi. (Hain Karaman, taht uğruna kardeşi Sultan Şemseddin’i öldürdü)
Karaman Beyleri, yedi gün yas tutup defneylediler.
Müfti, şeyh, kadı, vaiz cümle ulema Musa Bey’i, Şemseddin’in yerine <Şah> eylediler”.
Sultan Şemseddin, biraderi Hain Karaman tarafından zehirlenmiştir. Eşi ve çocukları konusunda bilgimiz yoktur.
Sultan Şemseddin döneminde (1350-1352) içte ve dışta gelişen bazı olayların kronolojik dizilişi:
1352 İlk Abbasi Halifesi Ebul Abbas Saffah’ın yerine kar-deşi Mansur Halife oldu. Başkent, Bağdat’a nakledildi. İlhanlı Emiri Ertana Bey öldü, beylik Alâeddin Mehmed’e geçti. Sultan Şemseddin, kardeşi Karaman Bey tarafından zehirlendi.
***
Hacı Sufî Burhaneddin Musa: (2. Defa 1352-1356)
“Hain Karaman’ı hapseylediler, beş kimesneyi bile hapseylediler, Zehir virenler: Karaman ve Sadeddin ve Hacı Beyler oğlu Halil ve Kasım ve Yunus idi.
Hapis idüb yine azad eylediler. Bunlar, Süleyman Bey’e bize andan oldu diye buğuz eylediler.”
Aynı kişiler 1361 yılında Sultan Seyfeddin Süleyman Şah’a da suikast hazırlayıp öldüreceklerdir. Biz yine olayların devam eden bölümünü Şikârî’den alalım:
“Musa Beyin marazı varidi, Beyliği yönetmeye kadir değildi.
Bir gün divan idüb cümle ulemayı, vüzerayı cemidüb, Arîz Hakim’i dahi getirdüb didi ki:
Arîz Hakim, Şah Alâeddin'in talihin tutub, didi ki:
O zamanda, kâfir Görkes'te ( Kızkalesi ) kati çok idi, Müslümanları incidirler idi. Payas’tan, İskenderun’dan, Antalya'ya varıncaya kadar kâfir elinde idi. Alâeddin İbni Karaman'a, bunun için Ebülfetih didiler. Bu kıyıları o fetih eyledi. Hasılı kelâm, Emir Musa Lârendede yerine Süleyman’ı ve Karaman’ı koyub, kendusi Karaman Beyler’in alub, vilâyeti devir idüb, Mut şehrine geldi. Sahil olmağla anda mekan bağlayub, dört yıl sakin oldu.
Süleyman ile Karaman ittifak idüb cümle diyarı zabteylediler. Emir Musa ahvali duyub, beyler ile müşavere idüb Konya’ya, Şah Alâedein'e mektub gönderdi.
Şehzade Alâeddin kati bahadır, şeci, dilâver, civan olmuş idi. Gürz salmakda, yay çekmekde, ok atmakda, silâhşorlukda ve ilimde misli yokdu. Kayseriye Bey’i Ertena Bey'in iki oğlu var idi. Birinin adı Cafer, birinin adı Mehmed idi. Diğer Mehmed’i Konya’ya göndermiş idi, Alâeddin ile bile bulunmuşlar idi. okumakda, yazmakda sebakdaş (dersdaş) idiler. Öyle muhabbet eylemişlerdi ki, bir saat ayrılmak kabil değildi. Mehmed gayet mahbub idi.
İki yakın arkadaş bir gün beraber otururlarken, kökez girüb, Emir Musa’nın mektubun verdi, Alub Mehmetbey okudu. Dimiş ki:
Karaman'ın ve Mehmed Bey’in ve Halil Bey’in yirmi dört bin davudî zırh ve cebe (zincirden örme zırh) ve alem (bayrak) ve nakkare (kös, davul) ve hazinesi var idi. Bunlar Ermenâk kal'asında idi. Musa Bey getürtdi, Alâeddin'e teslim eyledi.Cümle Bulgar ve Gülnar askeri gelüb biat eylediler.
Gördüler ki, Karamanoğlu’nun akranı bir dilâver idi.
Musa Bey:
karındaşın Süleymanı alub gelegör, gerçi Devlet ve taht senindir. Lâkin ikinize teslim idelim> didi.
Alâeddin muhalefet eylemeyüb, beş adam ile bir gece Lârende'ye gelüb, Süleyman sarayına kondu. Süleyman Şah’a haber oldu, taşra (karşı) çıkub Alâedin'i, bağrına basub gözlerin öptü. Alâeddin, Emir Musa'nın mektubun sundı. Süleyman açüb okuyııb mefhumun (kavram, anlam) bildi, amma fikre vardı. Alâeddin eyder:
Kaya Bey, Göcer Bey, Kökez Bey ve Firuz Bey cümle makul gördüler. Süleyman Bey fikreyledi, gördü ki eylediği iş, iş değildir. Cümle Vüzera (Vezirler) ile suvar olub, ol gece Mut şehrine geldiler. Cümle, Gülnar Beyleri istikbal idüb kondurdular (oturtup ağırladılar). Üç gün sakin oldu, dördüncü gün divan eyledi. Karaman Beyleri gelib cem oldular, Emir Musa,
Diğer yandan, Sultan Bedreddin I. İbrahim’in (1318-1333) oğlu Karaman, Süleyman Şahın karındaşı ile bir olup, tahta geçdiğin duyup heman Hacı Kutluşah ve Kasım ve Saadettin ve Şeyh Yunus ve Halil ibni Hacı Beyler ve Taceddin'i cem idib, kimini vezir, kimini kethüda idüb ve on yedi bin er toplayub, çevre vilâyetleri zabta başladı. Emir Musa eyder:
Arız Pir:
Burhaneddin Musa Bey’in Başşehri: Mut’tur.
Karamanoğlu Beyliğini iki defa yapmıştır. Mut’ta vefat etmiş olup, mezarı, Ermenek Tol medresededir.
Sultan Burhaneddin Musa’nın 2. Defa saltanat döneminde (1352-1356) içte ve dışta gelişen olayların kronolojik dizilişi:
1352 İlk Abbasi Halifesi Ebul Abbas Safa’nın yerine kardeşi Mansur Halife tayin edildi. Başkent, Bağdat’a nakledildi. Halifeliği 1374 de kadar sürdü.
1352 İlhanlı Emiri Ertana Bey’in ölümü.
1352 Türkler Rumeliye tekrar girdiler.
1352 Sultan Şemseddin, Karaman tarafından zehirlendi.
1352-1365 Ertana Beyliği yine Alâeddin Mehmed’de.
1353 Bizans İmparatoru Kantakuzenos Geliboludaki Çimbi (Tzympe) Kalesini Osmanlılara verdi.
1353-1354 Karamanoğlunun yardımı ile ikinci kez Alâeddin Mehmed tahta çıktı..
1354-1356-59 Amasya Ertana oğlu valisi Kutlu Şah’ın Konya’ya 3.seferi.(1356 da zapt etti)
1356 Gelibolu, Tekirdağ, Bolayır, Çorlu ve Marmara kıyı-ları olmak üzere Rumelide ele geçirilen yerlere, Anadolu’dan göçmenler getirildi. 1353 tarihinden itibaren Osmanlı Rume-lide yerleşmeye ilk adımını atmış oldu. (I.Zorunlu Göç)
Osmanlıda divan teşkilatı kuruldu. Devlet adamları ve askeri erkân kıyafetleri belirlendi. Timar teşkilatı kuruldu. Osmanlının ilk daimi ordusu diyebileceğimiz yaya ve müsellemler teşkil edildi. Ve ilk Osmanlı sikkesi basıldı.
***
Sultan Seyfeddin Süleyman Şah (1356-1361)
Hacı sufî Burhaneddin Musa’nın vefatından sonra Süleyman Şahı hemen tahta geçirdiler. Şikâriden devam ediyoruz:
“Cümle Beyler cem oldular. Didiler ki:
Süleyman Şah buyurdu: Yirmi dört bin er cem eylediler, çin pulada gark oldular (çeliğe büründüler). Alâeddin’i civanbaht, serdar (kumandan) olub Ermenâk’a geldiler. Kışın şiddeti ziyade idi. Allaha sığınub göçüb yele yele gelip, tâ Lârende üstüne gelince çok adem ve davar helâk oldu.
Diğer yanda Karaman’a (Hain Karaman), didiler ki, <Şehzade Alâeddin cenge geliyor>. Yirmi bin er ve altı beyle karşı çıkdı. İki asker mukabil olup (karşılaşıp), iki gün azim cenk eylediler. Hak Sübbanehu ve tealâ fırsat virüb, yirmi iki beyle, Karamanı bağladılar. Çok âdem helâk oldu. Şehirli istikbal eyleyüb Alâeddin'i dedesinin sarayı-na götürdüler, Süleyman Şahı tahta geçtirdiler. Cümle biat eylediler, hıyanet iden Beyleri zindana koydular.
Süleyman Şah divan idüb, Hızır Paşa ve İsa Paşa ve Ali Bey ve Emir Şah ve Kökez ve Kaya Bey ve Oğuz Han ve Göçer Bey ve Firuz Bey ve Turgutoğlu ve Kosunoğlu sağ ve sol oturdular, Süleyman Şah, Alâeddin'e eyder:
Şah Alâeddin, on bin senkendaz (taş atıcı) Bulgar askerin alub Konyaya geldi. Sarayı Keykubada kondu. Turgudoğlu Bayburdoğlu geldiler. Moğol Beylerinden Devletşah ve Babuk Han ve Ata Bey on bin Moğol askeri ile, Elvanoğlu dört bin, Kosunoğlu iki bin asker ile geldiler. Kökez ve Göçer yedi bin erle geldiler. Cümle, otuz yedi bin er ile kalkub Akşehir ve Ishakluya geldiler. Alâeddin buraları Moğol Beylerine verdi. Andan geçüd Karahi-sar'a geldi. Püseri Sahib gelüb, peşkeş çeküb yeni hüccet aldı. Andan göçüb Kütahya'ya geldi, Germiyan oğlu Alişar (Alişir) karşu gelüb şehrin alub gitdi. Ziyafet eyledi Yirmi bin altun virüb hüccet aldı. Andan sonra Eşref geldi. Yirmi bin altun virüb yeni hüccet aldı. Andan Alâeddin diyarı Saruhan'a geçdi, Saruhan oğluna haber oldu, cümle Saruhanîler istikbal idüb şehre götürdüler, ziyafet idüb, on yük sim (ipek iplik) virdiler ve yedi yük kumaş virüb hüccet aldılar, anden geçüb Aydın diyarına geldi, anda kışladı. Andan geçüb diyarı Menteşe'ye ve Hamid'e geldi. Andan geçüb Teke diyarına geldi. İstanos yaylalarına çıkub anda safa içün bir kaç gün kaldı. Süleyman Şaha ilâm (haber) eyledi.
Diyarı Gülnar'da bir amîl (yüksek memur, Vali) var idi. Bensuz dirlerdi. Tuğyan (isyan) idüb, asker çeküb Mamuriye kal’asın zabt eyledi. Emirşah, Silifke Bey'i idi. Duyub, asker çeküb cenk eyledi. Ben'suz yiğin gelüb tutub habs eyledi. Oğuz Han varub dört bin er ile çok cidal eyledi (döğüştü).
Oğuzhan sinub (korkup), kacub Teke Vilâyetine geldi. Istanos (Korkuteli)’ne çıkub, Alâeddin ile buluşub geçen kıssayı habar virdiler. Alâeddin duyub, askerin cem idüb, tablu nakkare (kös davul) döğüb, geçüb Alâiye şehrine geldi. Andan geçüb Manavgat'a geldi. Andan menzil bemenzil, Mamuriye (Anamur) kal'asına geldi. Bey'i duyub, istikbâl idüb, özrün dileyüb istiğfar eyledi (tövbe etti). Gördü ki bir dilâver yiğitdir, zamanenin Rüstemidir. Helâk eylemeyi makûl görmedi. Mamuriye Beyliğini virdi. Oğuz Hana Silifkey'i virdi Emirşaha Gülnar'ı virdi. Andan geçüb Lârende'ye geldi. Süleyman Şah istikbal eyledi. Hoca Yunus sarayına kondurdu. Ertesi gün divan eyleyüb, cümle getürdiği akçayı ve altunu ve muhabbetnameleri virdi. Şah şad olub, cümle hapis olan Beylerle (hain) Karaman'ı zindandan çıkarub, her birine bir mansıb virdi. Kâh divan, kâh işü safa üzere oldular. Bir gün divan idüb, otururken bir iki adem feryad idüb, dediler ki; Kıvamüddin Mut kal'asın, Gargara karasın, Bozok' u yedi bin harami ile harab idüb, önünce yetmiş yük altun gider dediler”.
Şehnamenin Kıvamüddin diye, karşımıza yeni çıkardığı kişi Selçuk Sultanlarından Gıyaseddin Keyhüsrev III. (1264-1283) oğludur. Karamanoğlu Mehmetbey’le savaşmış, yenilip bir dağa çekilmiş, Karamanoğlu Mehmetbey’in şehit edilmesinden sonra tekrar Selçuk Sultanlığına dönmüş idi. İsmi geçen Kıvamüddinden ayrı, Rukneddin ismi ile bir oğlunun daha olduğunu ve yaşlanmış babasını zehirlediğini, Karamanoğlu Mehmetbey bahsinde anlatmıştık. Şehname-den devam ediyoruz:
“Alâeddin kalkub yirmi bin süvari, sekiz bin piyade Bulgar askerin alub, pulada gark olub (çeliğe bürünüp), bir derbende geldi. Kıvamüddin. Alâeddin'in geldiğin duyub, derbend'e gelüb, Alâeddin'in üç.bin ademin helâk eyledi (öldürdü). Alâeddin ol hali görüb, atdan inüb, yüzün yere sürüb, Hudadan nusrat (yardım) diledi. Kılıç üryan idüb, Kıvam'ın üstüne yürüdü, şöyle cenk eylediler ki, sahra kanla doldu. Kıvam sınub (korkup), Gargara kal'asına düştü. Alâeddin dört bin er ile kaleye nerdübanlar (merdivenler) kurub, içeri girüb, yedi bin âdem helâk eylediler, Kıvam’ı tutub, zencire aldılar. Andan sonra Mut kal'asına gelüb, Kıvamın hazinesin çıkardılar. Kırk altun cebe (zırh), altmış küb mal, üç yüz deve yükü cebehane, bin gümüş cebe (zırh), üç yüz gümüş kürsü ihraç ettiler (çıkdı).
Kıvamüddin'i helak idüb, kal'aya Dizdar diküb, Şah Alâeddin kendusi Lârende'ye geldi. Süleyman Şah istikbal idüb, ol gün sakin olub, irtesi gün divan eylediler. Cümle hazineyi teslim idüb, safaya başladılar. Konyayı küçük karındaşı Davud Bey'e virmiş idi.
Şah Alâeddin, Kayseriye Bey'i Ertena Bey oğlu Mehmed Bey ile on üç yıl Konya’da beraber okuyub, yazub beraber büyümüşler idi. Davayı böyle eylemişler idi ki,
Daha sonraki yıllarda, Alâeddin taht sevdasına düşüb, Mehmed Bey'i Konya’da koyub, gitmiş idi.
Ertena vefat idüp, Rum beyleri Konya'ya gelüb, Mehmed Bey'i alub, Kayseri'ye götürüb, pederinin yerine Şah eylediler. Hoca Ali dirler, bir Veziri var idi, karındaşı İbni Kürt (Kürtoğlu) Sivas'ı Karamanlı elinden alub, malikâne Bey'i olmuş idi. Bunlar Mehmed Beye muhabbet eylemişler idi. Moğol Beylerinden İsmail Ağa da Kethüda olmuştu.
Mehmed Bey’in, umur (yönetim) ile mukayyet (bağlı) kalmayub, işü safa ile, şikâr ile, saray ile mukayyet olduğuna, Rum Beyleri kayıl (razı) olmayub, Rum Tahtına karındaşı Cafer Bey'i Şah eylediler. Mehmed Bey'i çağırdılar. Hoca Ali eyder:
Mehmed Bey, on süvari ile azm idüb, Konya'ya geldi, Davud Bey'le buluşdu”.
Davut Bey Alaeddin Ali Bey’in küçük kardeşidir. Süleyman Şah ona Konya Beyliğini vermişti. “Davud Bey, Ertana oğlu Mehmed Beyi alıkoyub, Alâeddin'in hatırı için riayet eyledi (sayıp ağırladı). Süleyman Bey'e Mehmed Bey'in geçen kıssaların arzeyledi, Süleyman Bey sekiz bin er ile Kökez'i gönderdi didi. Kökez, Konya'ya gelüp, Mehmed Bey şad olub, Akşehir'den, Konya’dan, Aksaray'dan yirmi sekiz bin er cem idüb, Kayseriyye'ye gelüb, Erciyeş Dağının dibine kondular, makul (akıllıca konuşup) söyleştiler. Rum Beyleri kayıl (razı) olmayub, çıkub muhkem cenk kıldılar. Kayseriyye kavmi sınub (korkup) kal'aya düşdüler. Yedi ay bekleyüb alamadılar. Davud Bey ile Mehmed Bey Kayseriye cenginde iken, Moğol Beylerinden Hacı Kutluşah, Konya’nın tenha kaldığın duyub, yedi bin Tatar askeri ile Konya üstüne gelüb, cenge başladı. Davud Bey, Evlâdı Halil'den Mahmud Paşa namında bir kimseyi yerine koymuş idi. Kapuları bağlayub, cenge başladılar. Hacı Kutluşah, Konya kavmine muhkem ıztırab virdi. Âhirikâr (sonunda) Davud Bey canibine (tarafına) mektub uçurdular, Davud Bey Konya üstüne düşman geldiğin duyub, Mehmed Bey'e,
Gördüler bir cenk ve bir kıtaldir ki, âlem-güm güm öter. Hemen yirmi bin er ile tekbir getirüb, yörüdüler. Moğol'u şöyle kırdılar ki, nam ve nişanın koymadılar. Şehirli kapuyu açub, Mahmud Paşa, Davud Bey’i, Mehmed Bey'i istikbâl idüb, saraya götürdü.
Mehmed Bey bir mektub yazub, Şah Alâeddine gönderdi. Peyk (postacı) Lârende'ye gelüb, mektubu Şehzadeye sundu. Alâeddin açub okudu. Dimiş ki:
O sırada Konya’nın içinde sözü dinlenür dört lâin (lanetlenmiş) var idi. Birine Ahi Nahis, birine Ahi Murad, birine Cebbar Kethüda, birine Pazarbaşı dirler idi. Bunlar Şehirliyi bir yere cem idüb:
Lâinler bir mektub düzüb, zarafetle Alâeddine sundular. Alâeddin açub okudu.
Ahi Nahis, Moğol Beyi Kutluşah'a haber gönderdi,
Davud Bey ile Mehmed Bey, evladı Halil'den on yedi Bey ile beraber idiler; heman bir hay huy sadası peyda oldu; aceb ne ola deyu taşra (dışarı) çıkub, seyr iderken anı gördüler ki, şehir Kürd taifesine kapuyu açıvirüb, Ahi Nahis, Hacı kutluşah'ın önüne düşüb, gelüb Sarayı Keykubad'ı çevirüb, cenge başladılar. Mehmed Bey'le Davud Bey anı görüp, can, baş kaygusuna düşüb, Davud Bey bir ata binüb Lârende'ye kaçdı. Mehmed Bey de yarı üryan bir su deliğinden çıkub, Sivas'a doğru kaçdı.
Kürd kavmi kılıç çeküb, Evladı Halil’den yirmi dört Şehzadeyi katl eylediler. Karaman askerinden dört bin er helâk eylediler. Hacı Kutluşah Konya’yı zabt eyledi.
Ertana oğlu Mehmed Bey abdal şekline girüb, Sivas'a geldi, bir hanikaha (Tekke, Dergâh) kondu. Mehmed Bey'i görüb, bildiler ki, Rum Şahının oğludur. Gelüb Ibni Kürde haber virdiler: Mehmed Bey derviş donuna girüb abdal olmuş didiler.
İbni Kürd bu haberi duyub, ah idüb ağladı. Zira muhkem severdi. Kalkub hanikaha geldi. Mehmed Bey'i alub Sarayına götürdü, başına taç Şahî, arkasına libası Şehin-şahî (şehinşah elbisesini) kodu. Didi ki:
İbni Kürd'e
Hoca Ali Kayseriyye Vilâyetin zabt iderdi (Hoca Ali, Ertana Bey vefat edince yerine geçen oğlu Mehmet Bey’in ve daha sonra Mehmet Bey yerine geçmiş olan Cafer Bey’in Veziridir).Cafer Bey anı kethüda idinüb, cümle hazineyi ana ısmarlamış idi. Hoca Ali ise, Mehmed Bey’e muhkem aşık idi. Kande gittiğin bilmezdi. Bir gün Mehmed Bey'in Sivas'a geldiğin duyub, cümle hazineyi alub Sivas'a geldi; Mehmet Bey'in önüne kodu, emrine muti (bağlı) olub, hizmetine başladı.
Konya'yı Kürd taifesi zabt eyleyüb, Davud Bey kaçub, Lârende'ye gelüb, Alâeddin'e ve Süleyman Şah'a kıssayı haber virdi. Alâeddin, Mehmed Bey'in kande (nereye) gittüğün bilmeyüb, game düşdü (üzüldü).
Alâeddin aşk kuvveti ile silahşorluk ilmin şöyle tahsil eyledi ki, atdığı oku taşa geçirürdi ve Karaman'ın gürzüne yirmi vakiyye (okka) kodu. Nizesi (mızrağı) elinden düşse, iki adam güçle kaldırırdı. Ziyade şecaat va muhabet bağladı.
Mehmed Bey bir gün Hoca Aliye ve İbni Kürd'e eyder:
Cafer, Kayseriyye Bey'lerin cem idüb, mukabil geldi (karşı çıktı), yirmi bir gün muhkem (sıkı) cenk oldu. Kürdistan askeri yiğin gelüb, Rum askeri sınub (korkup) kaçdi, Cafer nabedid olub (kaybolup), ölüsün dirisin kimse bilmedi. Mehmed Bey kerrüfer sahibi olup (çekilip tekrar hucum etme taktiği ile), gelüb cümle Rum'u zabt eyledi. Hutbe (okutup), sikke (para) bastırıp Padişah oldu.
Süleyman Bey kıssayı duyub, Karaman Bey'lerin cem idüb Alâeddin'e:
Bu hal üzre bir yıl geçdi, Alâeddin'in muhabbeti gittikçe, ziyade oldu. Mehmed Bey'le buluşamadı. Bir gün Herakle (Ereğli) kal'asın bahane idüb, ziyareti akraba diyüb, yirmi yedi bin er cem idüb, nice yük kumaş ve simü zer yükledüb azmi Sivas eyleyüb gitdi.
Ertana oğlu Mehmed Bey'e haber oldu ki, Şah Alâeddin geliyürür. İbni Kürd ve Hoca Ali korkup gitmek istediler. Mehmed Bey;
Hoca Ali ve Ibni Kürd, bir gün Mehmed Bey'i tenhaye çeküb dediler ki: <İbni Karaman'dan kork ve kendunu çek, bunlar tündhu (sert tabiyatlı) taifedir, hususa ki atan Ertena bunların ammisin helâk eylemiştir (amcasını öldürmüştür) ve hem Sivas bunların mülkü iken biz zabt idiyoruz. Bu diyarı kimin elinden çeküb alıyoruz. Bu Şehzade şimdidengeru dedesi Karaman'ın zabt eyledüği diyarı kimin elinde bulsa çeker alur.
Evvel Karamanîler zamanın
Mehmed Bey eyder:
Sivas’ta, Ibni Kürd ve Hoca Ali biraraya gelüb
İbni Kürd, Mehmed Bey'in kaçduğın duyup Hoca Ali'ye dört bin asker virüb
Alâeddin gazaba gelüb, arslan gibi yerinden kalkup, divanı Süleyman'a geldi. Mehmed Bey'in habs olduğun bildirdi, <İbni Kürd hem Şah olub mülk sahibi oldu ve hem Mehmed Bey'i tutub Kayseriyye'yi aldı, katî korkusuzlukdur> didi. Süleyman Şah: <İbni Kürd Bahadur erdir, arslan gibidir, Mehmed Bey'i darb ile habsinden almağa Rüstem gerek> didi Alâeddin
Alâeddin ibni Kürd'ün bu cevabına kulak tutmayub, gürz ile döğe döğe yıkdı. İbni Kürd asker arasına kaçdı. Karaman Beyleri ol gün Kürdleri dağıdub kaçırdılar, mali ganimet yağma kaldılar, şehrin kapısın açub Mehmed Bey'i zindan-dan çıkardılar, tahta geçtirdiler. Mehmet Bey Alâeddin dualar idüb, iki gün eğlendiler.
Bir gün Şah Alâeddin eyder:
Mehmed Bey bir konak yer gönderdi (uğurladı). Alâeddin Lârende'ye irişdi, ol gün sakin oldu. İrte (ertesi gün), Süleyman Şah Karaman Beyleri ile divan itdi. Alâeddin de Divan-ı Süleymana geldi. Esnayı kelâmda (konuşmalar arasında) Alâeddin İbni Kürd ile geçen kıssaların hikâyet eyledi.Süleyman Şah eyder: <Öylesinden İbni Kürd yeğdir>. Elhasıl Alâeddin kâh işde, kâh tedbirde oldu .
İbni Kürd kaçub Sivas'a geldi, cümle Kürdistan ve Türkmen Beylerin cem idüp, Hoca Ali'ye Alâeddin ile geçen macarayı haber virdi. Hoca Ali eyder: <Şîmdengeru askerinle varup Lârende'yi haber eyleyesin>
İbni Kürd ve Hoca Ali alem (bayrak) açub, nakkare döğüb, Kayseriyye'ye geldiler. Mehmed Bey mukabil cenge kadir olmayub, Lârendeye geçdi. Alâeddin istikbal idüb, saraya kondurdu. İrtesi gün ziyafet eyledi ve
Yirmi iki bin asker ile Lârende'ye gelindi. Otuz bin dahi Karaman, Gülnar Bulgar ve Turgud askerin cem eyledi. Kökez Bey'i serdar idüb gönderdi. Kosun ve Turgut ve Kaya Bey, anın ardınca on dört bin er İle gönderdi. Mirza Bahadur ve Davud ve Halil Beyleri gönderdi. Andan sonra Karaman Beyleri ile çin pulada gark olub (safi çeliğe bürünüp) Alâeddin yürüdü. Lârendede Oğuz Han ve Emir Şah'la Silifke, Mut, Mamuriye ve Tarsus askerin Süleyman Bey yanında koyub, kendusı menzil bemenzil Konya canibine (tarafına) teveccüh eyledi (yönlendi).
Mehmert Bey Moğol Bey'i İsmail Ağa'yı Kethüda idüb İlgın'a Bey eyledi. Osman (Orhan Gazi) ve Devletşah ve Babuk Han otuz bin er ile hazır baş oldular.
Vaktiyle, Hain Karaman'la yirmi sekiz bin adem Lârende'yi zabt eyledikleri zamanda Alâeddin gelüb, Karaman'ı tutub, anlarla beraber hepsini haps eylemiş idi. Bunlar bir araya gelüb, mektub yazub, Hacı Beyler oğlu Halil ile İbni Kürd'e gönderdiler. Halil üç bin er ile Lârende'den mahfi firar idüb, İbni Kürd'e gelüb, Konya'da buluşub mektubu virdi. Dimiş ki:
Süleyman Bey Kökez Bey'i Kayseriyye'ye gönderdi.
Kayseri Beyleri Orhan Bey'in ağzına bakarlardı, ol kimi Şah eylese kabul iderlerdi.
Kökez Bey, Kayseriyye'ye gelüb Orhan Bey’ in Sarayına inüb, Süleyman Bey'in selâmın ulaşdırub, mekdubunu sundu. Orhan Bey cümle Kayseri Beğlerinin önünde okudu, dimiş’ki;
Hacı Beyler oğlu Halil ve Hoca Ali on dört bin Kürd ile Akşehir önüne irişdi (ulaştı) ve ordusun kurub Akşehir'e karşı oturdu. Moğol Beylerin cem eyledi. Osman'ı üç bin er ile Akşehir'de koyup Mehmed Bey ve İsmail Ağa ve Devletşah ve Babuk Han yirmi sekiz bin Moğol askeri ile Hacı Beylerin üzerine irişdiler. Hacı Beyler ve Hoca Ali, on dört bin Kürd ile mukabil olub, yedi gün cenk eylediler, sekizinci gün Hoca Ali ikdam (ilerleyip) idüb, Moğol taifesi firar ettiler.
Osman'a haber irişdi ki:
Hamid oğlu, Aydın oğlu ve Osman kalkub yedi bin er ile yürüdüler.Mehmed Bey, Ağa'ya eyder:
Anı gördü, Osman irişdi (yetişti). Cenge galebe idüb (kazanıp) Kürd üstüne yürüdüler. Osman (Orhan Gazi), askeri İki şak idüb, Hacı Beylerin tuğun yıkdı. Devlet-şah ordusun dağıtdı, Kürd sınub kaçdı. Gaziler yağma idüb, Mehmed Bey Hoca Ali'yi Meldüs kal'asınadek koğ-du. Osman ve Hamid oğlu Kürd kavmini muhkem kırdılar.
İbni Kürd'e feryatcı irişdi. İbni Kürd gazaba geldi. Dört bin Kürd ile Moğol Beyi Hacı Kutluşah'ı Konya kal’asında koyub yürüdü. Bir seher vakti irüşüb, otuz bin Kürd ile ortaya alub, Hoca Ali ve Hacı Beyleroğlu dahi irişdi. Cümle kırk sekiz bin Kürd ve Türkmen cem oldu. Moğol askeri orta yerde kaldı. Taşra (harice) çıkmağa kudreti kalmadı, on bir gün, gece ve gündüz cenk oldu, sahra leşle doldu, cümle dağ ve taş kan oldu.
İbni Kürd, Osman ile Hamid’i dutub, zincirine aldı. Mehmed Bey fırsatını bulub, Moğol Devletşah ve Ağa ile kaçdılar. Dokuz bin Moğol toprağa düştü. İbni Kürt Moğol askerin dağudub, Hacı Beylere eyder:
Bir seher vakti Şahı kişverküşa'ya feryadcı irişdi. Didiler ki:
Kökez Bey Bulgar taifesi ile giderken, Hacıbeyler Oğlu karşıdan gelirken mukabil rastgelüb, kaçırmayub, dört bin er ile kırdılar. Osman (Sultan Orhan) ve Hamid oğlu (İlyas Bey) kurtuldular. Hacıbeylerzade’yi habsedüb, Şah'a arz eddiler. Alâeddin duyub şad oldu, Osman gelüb Alâeddin ile buluşdu. Eyder:
Karaman Beylerine haber irişdi, Turgut ve Bayburd askeri irişdi, dahi Şah Âlâeddin yetişip Allahü Ekber, gürzün çak çakı feleğe irişdi, günden güne cenk terakki buldu, pehlivanlar Hamza kahraman gibi naralar urub, yirmi sekiz gün cenk oldu, dağ ve taş âdem leşile doldu, kan ırmaklar gibi akdı, adem kellesinden püller (köprü) yapıldı, meydan haşre döndü.
Geçmiş senelerde Osman, Alâeddin Keykübad bin Keyhüsrev'in çoban başı (şahnesi) idi. Anın önünde ne kadar koyun ve sığır ve at ve deve ve katır var ise Osman gözlerdi, kâfir almazdı. Karamanoğlu Mehmetbey, Selçuklu Sultanı Gıyaseddin Keyhusrev III’ü. kaçurub, cümle mülkünü alduğı vakit (1277) Osman gelüb, doğruluk gösterdi; ana ivaz (karşılık) Mehmed Bey tablu alem ve kılıç virüb, Bey eylemişti.
***
Osman ve Kaya Bey Beyşehri'ne gelüb, Ertana oğlu Mehmed Bey'le anda buluşub, alub, Akşehir'e geldiler. Sekiz bin Moğol askeri ile İsmail Ağa geldi. Devlet Şah geldi, yirmi sekiz bin Moğol cem oldu. Osman eyder:
Şah Âlâeddin öyle cenk eyledi ki, küştelerden püşteler peyda oldu (ölülerden tepeler meydana geldi). Bir mikdar zebun olmuş idi, ani gördüler toz belürdi, içinde nekkare sadası belürdi. Mehmed Bey yirmi sekiz bin tündhu (sert huylu) Moğul askeri ile çıkageldi. İbni Kürd anı görüp, aklı başından gitdi.
Bir taraftan Tatar ve bir taraftan Karaman Beyleri şöyle kılıç urdular ki bölük bölük ittiler. Kürd askerine hezimet düşdü, beşi bir yerde kalmadı, ol gün yirmi bin Kürd toprağa düştü. İbni Kürd ve Hoca Ali ol hali görüb, Sivas yolların tutup, kaçdılar. Mehmed Bey gelüb, Alâeddin'in dizin öptü. Cümle asker bir yere cem oldular, ölenler için ağladılar, yaralıların yarasın bağladılar, cenge yarar yirmi sekiz bin asker alub, Kayseri'ye canibine gitdiler, Lârendeye Süleyman Şah'a muştucular saldılar.
Bir gün sonra Kayseriye şehrine geldiler. Rum Beyleri karşü çıkub, alub şehre götürdüler. Mehmed Şaha tahtı Rum'u teslim eylediler. Alâeddin, Ertana oğlu Mehmed Bey ile Rum Beylerin sulh eyledi. Ahidnameler yazup; kat'ı niza ve faslı husumet eylediler; birkaç gün oturub, bir gün veda idüb, Karaman Beyleri ile kona göçe Lârende'ye geldiler, Süleyman Şah istikbâl idüb, şehre götürüb Hoca Yunus Sarayına kondurub, safaya başladılar.
Hacı Beyleroğlu Halil, Meldüs kal'asında habs idi. Süleyman Şah getürüb, azad eddü ve hem kenduye Vekilharç eyledi”.
Seyfettin Süleyman Şah’ın, Hacı Beyler oğlu Halil’i hem affedip hem de kendisine Vekilharç tayin etmesi şeklinde karşımıza çıkan asil davranışının, kötü niyetli kişiler tarafından hayatına kestedecek bir suikaste kadar ulaştığını görerek, lânetleyeceğiz.
Biz yine Şikârinin kaleminden Karaman Şehnamesinin devam eden bölümlerine dönelim:
“Kal'ayı Tünd'ün bir Dizdarı var idi. Menko dirlerdi. Karamanoğluna tâbi değil idi, bin Dilaver yiğide malik idi; çıkub nice Vilâyet harab idüb, kaçub; yine muhkem kal’asına girerdi.
Alâeddin'in küçük karındaşı Hızır Bey bir yaylakda safa iderken Menko, duyub varub basub, üç yüz yiğitle tutub, bağlayub, habs eyledi. Alâeddin'e feryadcı gelüb Menko'dan şikâyet eylediler. Alâeddin emreyledi. Yirmi yedi pehlivan, yirmi altı bin demür donlu dilaver ile küsü nekkare döğüb (davul çalarak), âlem şahın açub (Şahlık bayrağını açıp), asker çeküb, Tünd Kal'asına geldiler; Menko kal'a Kapılarını bağlayub, burcdan cenge başladı; bir ay cenk itdiler, kal'ayı alamadılar.
Nerdüban (merdiven) ile bir gice kal'aya çıkup, Alâeddin kendusi yüz kırk serverle burcun birinden girüb, oturdular, Sabah olduğu gibi tekbir getirüb, Menko'nun sarayına yürüdüler; Menkoyu tutub, zencire çektiler, çok adem kır-dılar, habisten karındaşını çıkarub kal'a kapusun açdılar.
Menko zenciri kırub, iç kal'aya düşdü; Kökez Bey bile (birlikte) alub, kaçdı; Alâeddin tekrar otuz gün cenk eyledi.
Menko aciz kalub; Kökez Bey'i habisden salıvirüp, didi ki:
İrtesi gün Süleyman Şaha geldiler. Menko gelüb Şahın dizin öbdü. Şah ider:
Arız:
Cümle asker hazir idi, çıkub, sahraya kondular.
Karamannamede şairi nazik tab'ın buyurduğu beyitler:
<Şebi der hab buden Şahı adil
Ki habidide şadı kerd der dil
Celâlülhakkı veddin pişeş amed
Ne bigâne çu nameş hoş beş Amed
İnayet kerd şehri Konyara dad
Zi ruhaş müşkilat-ü ukde biküşad>
Süleyman Şah ve Alâeddin yirmi altı bin er Konya üstüne geldiler; Evliyanın himmeti ile Kürde kılıç çeküb, karşu gelmeye kudret bırakmadılar. Kimi kaçdı, kimi gelüb bende (kul köle) oldu, Şah gelüb sarayı Keykubada kondu, üç ay sakin oldu, şehirlüye muhkem riayet (hürmet) eyledi, bac ve haracı kaldırdı, ne kadar harabe var ise mamur eyledi, cümle Evliyaları ziyaret eyledi. Çok türbe yapdı, bir gün divan eyledi, Beyler divana cem oldular; Alâeddin dahi Şahın nazarında olurdu Şah ider:
Süleyman Şah veda idüb Lârendeye geldi, tahtda karar eyledi.
Ertana oğlu Mehmed Bey gelüb, Rum tahtına geçti.
*
Kayseriyye mülkünü İsmail Ağaya ısmarlayup, kâh Erci-yeş dağında şikârda ve kâh Kayseriyyede safada oldu.
Hoca Ali, yirmi bin Türkmen’le Sivasa, İbni Kürde, geldi. Söyler:
İbni Kürd, otuz yedi bin Kürd ve Türkmen askerin cem idüb Kızıl Irmağın kenarına kondular. Kayseriyye Beyleri cem olup, Ertana oğlu Mehmed Beye gelüp didiler ki: <İşte düşman geldi, durma asker cem eyle, arun namusun var ise hasmınla bertaraf ol, andan sonra zevku safada bulun>. Mehmed Bey, İsmail Ağaya ider:
On bin Moğol askeri ile İsmail Ağa yürüdü, yirmi sekiz bin Rum askeri ile Mehmed Bey dahi yürüdü.
İbni Kürd, su kenarında otururken bir gice Moğol şebhun (baskın) eyledi, iki asker çat çat cenge başladılar. Dördüncü gün Moğol sındı, bölük bölük kaçarken Mehmed Bey yirmi sekiz bin er ile çıka geldi, gazayı gördü ki İbni Kürd, kırk er ile bir alay Tatarı kovub, giderken Mehmed Bey, fırsat ganimet deyüb, İbni Kürdü tutub başın kesdi. Kürd askerin şöyle kırdılar ki, sahra leşle doldu. Hoca Ali, İbni Kürdün katl olduğun duyub, kaçub, Sivasa geldi. Mehmed Bey ardınca gelüb, Sivası zabt eyledi, andan dönüb Kayseriyeye geldi, cümle Rum'u zabt eyledi, safaya başladı.
Şah Alâeddin bir gün Beyleri ile suvar olub Beyşehri’ne geldi; şehir kavmi istikbâl eylediler, bir saraya konub, Vilâyeti teftiş eyledi.
Sultan emreyledi; cümlesin zabt eylediler, serkeşlik ideni oradan koğub, çıkardılar. Eğer suğla, eğer mezrea, eğer has, eğer bağ ve bağçe, eğer değirmen ve hamam cümlesin zabt eylediler. Elvan Bey'i sekiz bin er ile üstüne koydular.
Alâeddin: didi.
İsmail Ağanın karındaşı Kutlu Şah tevabiin (adamlarını) alub Kayseriyye'ye geldi, Ağaya macerayı takrir eyledi (söyledi); Ağa, Ertana oğlu Mehmed Bey'e girüb, Alâeddin' den şikâyet eyledi, didi ki; .
Beyşehri yanında bir kal'a var idi,
Alâeddin Konya'dan on bin er ile şikâr iderek (avlanarak) Beyşehri'ne yakın gelmiş idi; Mirza mahsulü Konya'ya gönderib kendusı Alâeddine gitmek üzere iken, dört bin Moğol askeri ile Kutluşah irüşüb, yolun bağladı, cenge başladılar. İki gün cenk kıldılar, üıçüncü gün İsmail Ağa irüşüb, Mirzayı ortaya alub zebun eylediler, ardın önün bağlayub, kaçmağa yol komadılar, Heman Mirza Bahadır, tekbir getirüb, şöyle urdu kılıcı ki çok Moğol kırdı.
Alâeddin Kökez'i dört bin er ile gönderüb, kendusı ava mukayyet olmuş (bağlanmış) idi; Kökez çıkageldi, gördü ki, bir cengi sultanî. Gürzün çak çakı göğe çıkmış. Heman Şah'a bir adem gönderüb, ve kendusı tekbir getirüb, kılıç çeküb, dört bin dilâver ile yörüdü. İsmail Ağa kahkaha ile gülüb, Alâeddin askerin ortaya alub, kırmağa başladı.
Şah'a âdem irüşüb, macerayı haber virdi; Alâeddin on bin davudî zırhlı dilâver ile şöyle yörüdü, tufan gibi irişdi. Gördü bir cenktir ki bin kelle bir akçaya; gazaba gelüb ejder gibi haykırub na'ra urub, iki asker birbirine karışub, Allah-ü ekber ol gün kıyamet gününe döndü. Yedi gün muhkem cenk oldu, sekizinci gün Moğol sınub, rızkın, malın bırakıb, kaçdı. Beyler cümle rızkı yağma eylediler ve cümle diyarı Alâeddin zabt eyledi. Harabesin mamur idip, üç ay sakin olub, andan sonra geçub, Konya'ya geldi. Kâh işünuş ve kâh siyaset idüb, Beylerile zevku sefada oldu.
İsmail Ağa Sivas'a gelüb, Ertana oğlu Mehmed Beyle buluşub Alâeddin elinden çekdüğü, cefayı haber virdi, ağladı. Mehmed Bey ider:
Sinan Lârende'ye gelüb, Süleyman Şah önünde yer öpüb mektubu sundu. Alub okudu. Dimiş ki:
Süleyman Şah mektubu Konya'ya, Alâeddin'e, gönderdi. Alâeddin mektubu okuyub, mefhumun bilüb, asker cem idüb Lârende'ye geldi, Süleyman Şah istikbal idüb, Hoca Yunus Sarayı na kondurdu, îrtesi Divan idüb, cümle erbabı devlet Divana geldiler, Mehmed Bey kıssası açıldı; Alâeddin ider:
meseledir ki oğlanın vefası olmaz;biz ana eyilik edüb, Rum'a Şah eyledik; ana ivaz (karşılık) karındaşımızı hapis idüb, Vilâyetimize kast eyledi. İbni Kürd'ündidüği sözler gerçek imiş, amma hakkı nan vardır, İnşaallah yoluna gelür> didi.
Üç gün sakin olub. dördüncü gün yirmi sekiz bin askeri çin pulada gark idüb, on bin Bulgar'ın sapan atıcıların önüne düşürüb, Aksaray ovasına bargâh kurdular.
Ertana oğlu Mehmed Bey'e haber geldi:
Ertana oğlu Mehmed Bey muttasul badenuş (içkici) idi. Cümle Rum'u İsmail Ağa'ya ısmarlamış idi. Kendusı işu işaret (yönetmenlik) iderdi. Ağa çok hazine yığmış idi. Elhasıl Alâeddin Bey ile Mehmed Bey'in sulh olduklarına kakıyıb (kızıp öfkelenip) cümle rızkın ve malın alub beş bin yiğit ile çıkub Beyşehri'ne arzu idüb, gitdi.
Bir gün meclisde îşünüş iderken (yiyip içerken) İsmail Ağa, Mehmed Bey'e ider:
Hemen emreyledi, bin deve ve bin katır altun, gümüş ve kemha (ipek kumaş) yükledüb Beyşehri'ne azm idüb gitdi. Sabah oldu, Mehmed Bey, Ağa'nın kakıyıb (kızıp öfkelenip) gittüğin duyub,
Anı gördüler ki, küsü nekkare (kös ve davul) sadası âleme velvele bıraktı, toz asumâne çıktı. Ağa gördü ki Tuğu Şahi (Şahın sorgucu) göründü. Gelenin Şah Alâeddin oldu-ğu anlaşıldı. Heman ah eyledi, kendusından ümidi kesdi.
Yirmi sekiz bin er ile Alâeddin irişüb, nara urub, tiğ çeküb, Karaman Beyleri ile yürüdü. Üç gün üç gece muhkem cenk oldu. Dört yanın bağlayub, bir adem çıkarmadılar. Alâeddin kalkanın çevirüb, eline ok yay alub, cenge girdi; cenk idüb giderken İsmail Ağa'ya rast gelüb, birbirine hamle eylediler; bir nice hamleden sonra Alâeddin Şah bir ok atub, Ağanın dizin urdu; Ağa oku çeküb çıkardı, temren (ok ucu) kemîkde kaldı, üç yerde yara urdu, yıkub bağladı. Baş gidince ayak payidar olmaz cümle Moğol'u kırdılar, kimse kaçamadı, ol kadar mal ve rızk çıktı ki hisabın Allah bilir, Alâeddin zabt eyledi ve azm eyleyüb Konya'ya geldi.
Süleyman Şah'a:
Buyurdu; zindandan çıkarub, at, don virüb Lârende'ye gönderdi. Ağa Lârende'ye gelüb, Şah'a buluştu Şah muh-kem riayet eyledi, ve cerrah getirdüb, temreni (ok ucunu) kemükden çıkarub, yarasını timar eyledi. Eyüce oldu. Süleyman Şah, İsmail Ağa'yı divana getürdi, rızkının yarısın virdi, gine Beyşehri'n virdi. Didi ki:
İsmail Ağa Süleyman Şahla vedalaşub Beyşehri'ne geldi, küçük karındaşı Mir Hasan ile armağan düzüb, Konya'ya Alâeddin'e gönderdi,özrün diledi.Alâeddin ahidnameler ya-zub, Ağaya gönderdi.
Kayseriyye'ye, Ertana oğlu Mehmed Bey'e, haber vardı ki, Alâeddin, İsmail Ağa'ya rast gelüb, askerin kırub, kendusini tutub, cümle malin alub, sonra gene barışub, rızkını ve man-sıbını virmiş; and eylemişler ki, gene evvelki gibi uğruna can baş vire, Mehmed Bey bu sözü işidince aklı başından gitdi.
Hoca Ali ider: «Eğer Alâeddin, Moğol Beyler’i ile bile (beraber) oldu ise tahtı Rum'u senin elinden alır, buna hile eylemek gerek>. Mehmed Bey emreyleyüb, Sivas'ın ve Kayseriyye'nin ne kadar askeri var ise cem idüb, çin pulada (çeliğe) gark oldular.
Süleyman Şah'm yanında bir iki muzi (hain) var idi. Fırsat gözedirler idi, Hacıbeyler oğlu Kasım ve Sadeddin dahi kim var ise Mehmed Bey'in geleceğin duydular, mektub gönderdiler:
Ertana oğlu Mehmed Bey Kürd, Türkmen, Rum askerin çeküb, Niğdeye, andan göçüb Ereğliye, andan göçüb Bulgar Dağı'nın eteğin sıyırdub, Devle (Ayrancı Divle) üstünden Fi-sandon'a gelüb, andan şehre karşu konub üç gün sakin oldu.
Süleyman Şah divan eyledi. Arız Piri ve Şeyh Nizamed-din’i Mufti Yunus’u ve Şeyh Hasan'ı ve Emir Şah'ı ve Lala'yı ve ulema ve zurafayı (zarif kimseleri) cem idüb ider: . Mahmud Paşa'yı ve Oğuz Han'ı ve Arız Hakim'i gönderdi.
Ertana oğlu Mehmed Bey gördü ki, Karaman askeri çokdur, cenk kabil değildir, Beyleriyle müşavere eyledi, müdarayı (yüze gülmeyi) mâkul gördüler. Mahmud Paşa, dörd Bey ile içeri girüb,
Vezirler kalkub, divanı Süleymana gelüb, ahvali bir bir beyan eylediler. Süleyman Şah, emreyledi, bir mektub yazub, Mahmud Paşa eline virdiler. Mahmud Paşa alub, divanı Şahı Rum’a geldi. Mehmed Bey, Rum Beylerin cem idüb, musahabet (sohbet) idüb otururken Mahmud Paşa içeri girüb, edeb birle mektubu sundu. Hoca Ali mührün bozub, açub okudu. Dimiş ki:
*
Geçmişi hatırlayalım:
1277 de, Konya fethi ve peşi sıra Türk dil fermanından sonra Karamanoğlu Mehmetbey Engürü'yü (Ankara’yı) Moğol Bey’i Atabey'e, Ilgın'ı Devletşah'a ve Ishaklı’yı Cafer'e virmişti. Bacı ve haracı Karamanoğluna gönderirler, hutbe ve sikkeyi (para bastırmayı) Karamanoğlu namına yaparlardı. Kaldırdıkları mahsul kendilerine kalırdı. Alâed-din Şah olunca, haber gönderdi: Sikkeyi Alâeddin namına vursunlar; bac ve haracı göndersinler.
Biz yine, ceryan eden olayları Şehnameden dinleyelim:
“Atabey ve Devletşah bir yere gelüb müşavere idüb, didiler ki,
Alâeddin ahvali duyup etraf Beylerin cem idüb Bulgar ve Kosun Oğlun ve Turgud Oğlun ve Kaya Oğlun ve Oğuz Han cümle yirmi sekiz bin er ile çinpulada gark idüb, gürz ve tiğ götürüb, asker çeküb, Akşehire geldiler. Moğol kavmin şebhun eylediler.
Üç gün muhkem cenk oldu. Cenk içinde Atabeyi ve Devletşah'ı yakaladı. Menteşe oğlu da onlarla beraberdi. Cafer ile ol kaçdı.
Moğol'un cümle rızkın, malın, atın devesin ve koyunun sürüb, Konya'ya götürdüler. Dört yüz Moğol Bey'i habis eylemiş idi; diledi ki, cülesin helâk eyleye.
Beyşehrin’de İsmail Ağa duyub, Lârende'ye Süleyman Bey'e geldi, şefaatname alub, Konya'ya götürdü. Divana girüb, Alâeddin önünde yer öpdü.
Bunlar, uğrun (gizlice) Kayseriyye'ye Ertana oğlu Mehmed Bey'e mektub gönderdiler, didiler ki:
Süleyman Şah, pak mezhep, pak meşreb, itikadı muhkem bir Padişah idi. Bir vakit namazın kazaya komamış idi, ehli Kur'an hafız idi, kırk yıldır haftada bir hatmederdi, bir sabah namazın kılub, viridin sürüb (Esma’i Hüsna, Dua okumak), hamamda gusl idüb, gelüb, namazin eda idüp, tilâvet idüp, taşra çıkdı. Derbanlar (kapıcılar) deri devleti (makam kapısını) açub, durdular. Bir kimse içeri girüb, ider:
Süleyman Şah emir eyledi, at çekdiler, binüb taşra (dışarı) çıkdı, hainler kapuda dururlar idi, ezelden müşavere idüb (önceden aralarında görüşüp), fırsat gözlerler idi; ol gün Süleyman Şah'ın hizmetinde, hikmeti ilâhî bir kimse bulunmadı. Haberi getirenler Şah'ın önüne düşüb gitdiler. Bir tenha yere varınca, arslan'a kurd üşer (saldırır) gibi her canibden seğirdüb hamle eylediler. Kimi kılıç ile, kimi taş ile kimi tir (ok) ile, yirmi altı yerde zahim (yara) urdular. Süleyman Şah ah idüb; atın sıçradub (koşturup) saraya düşdü, girdi, safi kan olmuş,
Hainler cem olub (bir araya gelip), Süleyman Bey'in yirmi yedi Ağasın habis eylediler. Kimi kaçub, Konya'ya Alâeddin'e gitdi ve kimi müdara idüp (dost gibi görünüp) onlarla kaldı.
Hainler, Hacı Beyler oğlu Kasım'ı tahta geçürdiler, Sadeddin ve Halil Vezir olub, hainlerin her biri bir mansıb (makam) zabtidüb muradlarına irdiler ve Kayseriyye'ye, Ertana oğlu Mehmed Bey'e mektub gönderdiler.
Mehmed Bey Süleymanın şehid olduğun düyub, şad-oldu. Kayseriyeden kalkup; menzil bemenzil gelmekde.
Şah Alâeddin Konyada, karındaşı Davud Bey ve Rum ve Yunan Beyleri ile safada idi. Süleyman Şah kullarından, Göçer ve Firuz Bey Konya'ya gelüb divana girüp, hain-lerin eyledüğü hakareti şekva (şikayet) idüb, feryad kıldılar. Alâeddin duyub, yedi gün matem eyledi, cümle şehirli siyahlar giydiler. Kökez Bey yirmi bin er cem idüb kırk gün matem eylediler. Alâeddin emreyledi asker cem oldu, Beyler çinpulada gark oldular, Lârende'ye vardılar, hainleri helâk idüb habis (hapis) olan Beyleri kurtardılar, Şah Süleymanın'ın kanın aldılar.
Moğol beylerinin bir bölüğü Alâeddin'e hasım olmurşlar idi ve bir bölüğü muhkem (sıkı sıkıya) dost idi. İsmail Ağa, Şahı severdi, haber gönderdi ki:
Alâeddin yirmi iki bin er ile ve kırk pehlivanla çıkub, Konya'nın önünde barigâh (karargâh) kurub oturdu. Bir taraftan otuz bin er ile Ertana oğlu Mehmed Bey gelüb karşusuna kondu, bir taraftan da Moğol beyleri yirmi altı bin er ile gelüb kondular, bir hafta mektub gelüb gitdi, sulh olmadılar. Akibed bir gün alay bağlayub, meydan açıldı; Kökez Bey meydana girüb, yirmi sekiz Moğol helâk eyledi. Moğol'dan bir kuvvetli herif meydana girdi. Kökezi yıkdı, Oğuz Han'ı yıkdı, o kâfire Cafer dirler idi. Alâeddin at depüb meydana girdi, Kara Caferi gürz ile döğe döğe yıkdı ve bağladı; hemen nizesin (mızragını) çevirüb, meydana atın sıçradub. haykırub didi ki:
Mehmed gayrete gelüp, atın sürüb, Şaha gürz (topuz) havale eyledi. Şah, onun gürzünü savdı, nize (mızrak) havale eyledi onu da savdı, birbirine yirmi beş hamle eylediler. Alâeddin rikap (özengi) üstüne kalkub, bir gürz havale eyledi, Mehmed takat getirmeyüb yıkıldı. Moğol, Kürd ve Rum askeri anı görüb bir uğurdan kılıç çeküb yürüdüler; Alâeddin de cümle Karaman askeri ile yörüdü, kılıcın şakırdısı ve gürzün kütültüsü asumane (gökyüzüne) çıkdı. Şöyle cenk oldu ki sahra leşle doldu, kan ırmak olub akdi. Alâeddin kırk dilâver ile sekiz bin Bulgar askerin önüne bırakub, Kürd askerin dağıtdı. Mehmed'in ordusuna irişüb tuğun yıkdı. Rum askeri sındı, kaçdı, heman yirmi bin Moğol, Babuk Han ve Devletşah ile çıkageldi. Düşman askeri elli bin oldu. Üç gün üç gece cenk itdiler. Karamanîler sınub, Konya kalesi Hisarı önüne geldiler, akşam oluncadek cenk oldu. Akşam Hisar'a girüb, kapuları bağlayub, burca çıkub, bunlar yukarıdan, onlar aşağıdan yirmi gün cenk eylediler.
Bir gice Alâeddin çıkub, şebhun (gece baskını) eyledi, azim cenk oldu; ol gice altı bin er düştü. Alâeddin bin yiğit ile kafadar olub, cenk içinde gezerken Devletşah'a rast gelüb, döğe döğe yıkdı, bağladı, andan sonra Hisar'a girüb, kapuları kapattı. Ertana oğlu Mehmed aciz kaldı, nice ideceğin bilmedi. Lârende hainlerinden Karaman, iki yüz yük bal ve yağ ve buğday yükledüb, bin yiğit ile Konya'ya gelüb Mehmed'le buluşub, zahireyi teslim eyledi. Mehmed ider:
Her gün Karaman askeri gelmekde idi. Kürd beyleri Kökez bey'e rast gelüb, tutmuşlar (yakalamışlar) idi. Mehmed Bey'e götürdüler, Kökeze, Mehmed Bey hil’at virdi ve itti:
Kökez Bey hisara girdi, gelüb, Alâeddin önünde yer öpüp, mektubu sundu; Alâeddin, Beyleri ile oturub, musahebet (sohbet) eder idi, baş kaldurup ider:
Beyler ider:
Osman oğlu (Orhan Gazi ‘1324-1362’) ile Germiyan oğlu (Çağşadan Mehmet Bey ‘1328-1362’) araya girüb, iki Şah'ı sulh eylediler, ikisin bir yere getirüb, merhaba idüb, Mehmed Bey ider:
Ertana oğlu Mehmed Bey'in bir kethüdası var idi. Moğol Beylerinden idi. Bir gün kethüdasına eyder:
Sultan Alâeddin, cümle Karaman Beylerini dağıdub, her-biri Vilâyetine gittiler.Alâeddin, Beyleri ile safaya başladı.
Ata Bey fırsatı ganimet görüb, karındaşı Cafer'e dört bin er virdi; didi ki:
Cafer gelüb şehri zabt eyledi, zindandan Devletşahı ve Babuk Han'ı çıkardı. Didi ki:<İl gün Ertena Oğlu Mehmed Şah’ındır>.Karamanîler duyub kaçdılar. Şehre inkılâb düşdi.
Mogol Ata Bey Alâeddin'i, kırk pehlivanla basub, zen-cire alub zindana koydı ve bir mektub yazub, Mehmed Bey'e gönderdi. Peyk, gelüb mektubu sundu. Mehmed Bey okuyub, tacın feleğe (havaya) atdı. Askerin cem idüb, ilgar idüb Konya'ya geldi, tahta geçdi, irtesi (ertesi gün) divan idüb, zencir ile Şah Alâeddin'i divana getürdiler. Alâeddin, Mehmed Bey'i görüb güldi. İder:
Devletşah gice ile kalkuıb, Babuk Han'a geldi. Babuk Han ider:
Lâ'l Ağa dirlerdi bir hadım (enenmiş) var idi, Alâeddin onu önceki yıllarda Mehmed Beye bağışlamışdı, Alâeddini muhkem severdi, irte (ertesi gün) Mehmed Bey, Alâeddin'i helâk ideceğin bilüb, sürüb zindana geldi, içeru girüb Alâeddin’le buluşdı, halin perişan gördi, çıkub zindancıya eyder:
Sultan tahta oturduktan sonra adem saldı. Arız Piri getürdiler, Mahmud Paşa geldi, onu Vezir eyledi, Melik Arslan oğlu Halil'i Vezir eyledi, Hızır Paşayı Vezir eyledi, Kökez'i kapucu başı eyledi, Rüstem'i Miri ahur eyledi, Oğuz Han'ı Kethüda eyledi. Heman buyurdu; otuz bin dilâver ile Beyşehrinden göçüb, Sırıstad kal’asına geldiler (Sırıstad kal’ ası Beyşehrinde Çarşamba çayının başladığı, Sarad yayla-sından, Karaca Hisar, Sorgun, Dere’den sonra yer alır). Beyine Galencan dirlerdi. Kıssayı duyub, kal'a kapuların bağladı. Alâeddin otuz bin bin asker ile kal'ayı çevirüb yirmi sekiz gün cenk eyledi, almağa kadir olmadı. Bir gice kemend atub burca çıktılar. Kırk pehlivanı yukaru çekdiler. Alâeddin dahi çıkdı. Cümle üç yüz adem yukarı çıkardılar. Kökez Bey önlerine düşüb Galencan'ın Sarayına gelüb, kapusunu yıkub, içeri girdiler, Galencan'ı bağladılar, Hisar kapısına yürüdüler. Kapıcıları helâk eylediler, kapuyu açub cümle Karaman askerin içeri sokub kal'ayı zabt eylediler. Çok mal ve hazine ve cebhane çıkdı.Cümlesini askerine bağışladı, Galencan'ı azad eyledi, gene kal'ayı ana virdi, bir kaç gün sakin olub oturdu.
Ertana oğlu Mehmed Bey Alâeddin'in kaçduğın duyub gama düşdü. Ata Bey’i on bin er ile gönderdi ki, cehd idüb her diyarı teftiş idüb ele getüre. Sultan kendini tecessüs (aramak) için çıktıklarını haber alub on bin dilâverle Kökez'i ve Davud Bey'i gönderdi ki, Ata Bey'i tutub getüreler.
Sultan cümle Karaman'ın, pir ve civanların ve ulemasın ve Beylerin cem idüb Konya sahrasına irişdi. Bir zîba (güzel süslü) yere konub kırk gün ibaded eyledi ve kırk gün de fukaraya riayet idüb ziyafet eyledi. Hikmeti İlâhî evveli bahar ayı, Nevruz günü idi. Ulema tevhid ile tahta geçürdiler, dua ve sena eylediler.
Davud Şah Konya'ya geldi. Moğol Ata Bey ve Ali Bey on bin er ile irişüb muhkem cenk eylediler. Yedi bin er ile Kökez dahi irişdi. Rum askerin muhkem kırdılar, Ali Beyi tutub zencire çekdiler. Moğol sınub (korkup) kaçdı.
Dört bin adem esir eylediler ve alub, Alâeddin'e götürdüler. Alâeddin emr eyledi. Ali Bey'in başın kesüb, Konya'ya Mehmed Bey'e gönderdi. Ata Bey kaçub Konya'ya gelmiş idi. Doğru divana gitdi içeri girüb, Mehmed Bey'in önünde küçük karındaşı Ali Bey'in başın gördü. Beyleri eyder:
Ertana oğlu Mehmed Bey, Karamanoğlunun cengine kadir olmayub, adına
İlçi gelüb Ertana oğlu Mehmed Beyin çıkduğun haber virdi. Bey'ler eyder:
Ermedsun Beyi Müneccim (Astrolog) Mirza gani (yaşlanmış) idi. Alâeddin'e karşu çıkub, alub sarayına götürüb ziyafet eyledi. Esnayı kelâmda eyder:
Mirza Bahadır ve Ariz Pir bunlar yüz yirmi sekizer yaşında vefat eylediler (Ariz Pir yüz yetmiş beş yılın üze-rinde yaşamıştır.) Bunlar Karaman'ın müneccimleri idiler.
Hainler Sultanın geldüğin duyub, asker cem idüb, cenge karşu çıkdılar ve Turgud Oğlun, Bayburd Oğlun şehirde koyub gittiler. Yakub, Bahşayış, Lâ'l Ağa, Kaya Oğlu ve Turgud Oğlu bunlar didiler ki,
Alâeddin kırk bin er ile depüb (yürüyüp) alay bağla-yub cenge başladılar. Heman Sultan, atın çeküb Turgud ve Kaya Bey'e çağırdı:
Sultan Alâeddin tablu nekkâre döğüb, şehre geldi, nusfulleyl (gece yarısı) idi, bir karanlık gece idi, göz gözü görmez idi. Hain Karaman, Hacıbeyler Oğulları Kasım Sadeddin ve Halil ve Memi Şah, yirmi altı nefer kimesne, on bir bin asker ile taşra çıkub, her biri kılıç ve gürz çe-küb yürüdüler. İki asker birbirine karuşub öyle cenk eyle-diler ki, kılıçlar yıldırım gibi yalpıdı (parıldadı) , gürzün küta kütünden sahra sarsıldı. Şöyle giriv kopdu ki, gice zulmetinde kıyamet koptu sandılar. Bir canibden Sultan yürüdü, bir canibden Moğol yürüdü, bir canibden Turgud ve Kaya yürüdü, bir canibden Kökez yürüdü, iki gün iki gice azim cenk oldu. Üçüncü gice karanlıkta kaçub, şehirden taşra çıkub gitdiler. Sultan, ardlarınca sekiz bin Moğol gönderdi, dahi orı bin Bulgar kavmi ile Kökez'i gön-derdi, kendusı şehre girüb doğru Sarayına geldi. Cümle şehir kavmi (halkı) gelüb istikbâl idüb özürlerin dilediler. Dedesinin Sarayların mamur eyledi. Hainler, Karaman Beylerinden otuz altı nefer adem haps eylemişlerdi. Anları zindandan çıkarub, yine mansıbların (görevlerini) virüb hil'at geydirdi, bacu haracı kaldırub adl (adalet) eyledi. Cümle reaya rahat oldular. Lârendeyi mamur eyledi. Ulemaya ve Şeyhlere riayet eyledi, hergün meclisinde ulemadan ve şüyuhdan (Şeyhlerden) iki yüz kimesne otururdu.
Davud Bey ve Kökez Bey, yedi bin yiğid ile cümle hainleri tutub Lârendeye getürdiler. Bir sehar (seher vakti) Sultan divan idüb dört Vezir, iki yüz âlim ve âbid, iki yüz seksen pehlivan, yüz elli serhenk (çavuş, kavas), dört yüz kapucu, kırk bir dilâver cem olub, dîvan kurub, kime adalet kime siyaset iderken, Davud Şah ve Kapucu başı Kökez içeru girüb hainleri arzeylediler.
Alâeddin emreyledi: Celladlar siyaset etmeğe (idam hazırlığına) başladılar.
Meydan açıldı, hainlerden, evvel Taceddin'i getirdiler, Zuama’dan idi. (Büyük tımar, arazi sahibi, konsolos)
Alâeddin Şah eyder:
Andan sonra Hacıbeyler oğlu Halil’i helâk eylediler. Andan sonra şeyh Yunus'u getürüb helâk eylediler. Bu, Süleyman Bey'in Şeyhi idi. Andarı sonra, Kasım’ı helâk eylediler. Andan sonra, Hain Karamanı getürdiler. Alâeddin eyder:
Andan sonra Alâeddin Huda'ya şükr idüb Süleyman Beyin kabrini ziyaret eyledi, câni için fukarayı konuklayub çok mal bezl eyledi (seve seve ve bol bol, çok mal verdi).
Andan sonra tahta geçdi.
Seyfeddin Süleyman Şah’ın Baş Şehri Lârendedir.Eşi, Amcası Burhaneddin Musa’nın kızı idi. Çocukları konusunda bilgimiz yoktur.
Seyfeddin Süleyman döneminde (1356-1361) içte ve dışta gelişen bazı olayların kronolojik dizilişi:
1356-1357 Süleyman Şah, kardeşi ve Karamanoğlulları ordusu baş komutanı Alâeddin Bey’i, Saruhan, Aydın, Eşref, Hamid, Menteşe ve Osman oğullarına hüccet için gönderdi.
1360 Osmanlının Ankara üzerine akınları.
1360 İlk Osmanlı-Karamanoğlu gerginliği baş gösterdi.
20 Eylül 2009 Pazar
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 yorum:
Yorum Gönder