yozgat

20 Eylül 2009 Pazar

0 yorum  

Eski Devirler

Anadolu, bir çok göçlere sahne olması, burada bir çok devletlerin yer alması bakımından dünya tarihinde özel bir yer taşır. Bölgemiz ise bu önemli ülkenin düğüm noktası teşkil eder.
Anadolu da kurulan ilk büyük teşkilatlı devlet Hitit Devleti olup bunun çekirdeğini, tarihi sınırları içinde bölgemiz teşkil eder,
M.Ö. 230 dan sonra, daha önce Balkanlardan Anadolu ya geçmiş olan Galatlar, İç Anadolu'ya yerleştiler. M. Ö. ikinci asırda, Romalılar bir çok fırsatlardan ustalıkla istifade ederek, "Asya Eyaleti"ni genişlettiler ve bütün Anadolu'yla beraber bölgemizi de ele geçirdiler.
İlçemizde Alişar ve Kerkenez Dağı'nda yapılan inceleme ve kazılarla "Hitit ve Eski Devirlere" ait daha sağlıklı bilgiler elde edilmektedir.


Bizans Dönemi

M.Ö. 395 yılında, Roma İmparatorluğu ikiye ayrılınca, Anadolu ve dolayısıyla bölgemiz, Doğu İmparatorluğu'nun (Bizans'ın) payına düştü. Orta çağlarda da Anadolu birçok istilalâra ve savaşlara sahne oldu. Bizanslılar zamanında bu bölgenin "Pitriya" adıyla anıldığı rivayet edilmektedir.

Selçuklu Dönemi

Bölge, 1071 Malazgirt zaferinden sonra Türk topraklarına katılmıştır. Önceleri merkezi İznik olarak kurulan (1075) Türk Devleti'ne bağlı Kayseri Beyliği'nin sınırları içerisindeyken, 1127'den sonra Anadolu Selçuklu Devleti'ne Tabii Danişmend Oğulları Beyliği'nin topraklarına katılmıştır.
Şeyh Hoca Ahmet Yesevi hazretlerinin halifelerinden Emirci Sultan (lakabı Şerefüddin) adı ile anılan Osman Efendi, bu dönemde gelerek bölgenin İslâmlaşmasında büyük hizmetler etmiştir. Fuat Köprülü, bu hizmetin Şeyh Ahmet Yesevi'nin isteği ve iradesi üzerine olduğu kaydeder. (4) Emirci Sultan'ın Anadolu'da Keykâvus Kalesi yakınlarında konakladığı, sonra Yozgat'ın Keçikıran Köyü'ne yerleştiği anlatılır. Sivas'a Vali tayin edilen Selçuklu Veziri Osman Paşa Emir_i Çin'in Şöhretini duyarak yanına gelir, sohbetinde bulunur ve talebesi olur.
Salmanlı, Danışman (Danışman Çiftliği Cihanşarlı Köyü arazisi içindedir.), vs. gibi aile ve köy isimleri Danişmendlilerden gelmektedir. Bölge 12.y.y.da İkinci Kılıçaraslan Danişmendlilerin hakimiyetine son verince, Selçuklu hâkimiyetine girmiştir.

Bozok'tan Yozgat'a

"Boz Ok, bilindiği gibi, 24 boydan meydana gelen Oğuzeli'nin on iki boyunun umumi adıdır. bunlar Oğuzların içtimai ve askeri teşkilatın da Sağ Kol'u teşkil ediyorlardı. Diğer on iki boyda ÜÇ OK adını taşımakta ve SOL KOL'u meydana getirmekte idi. Araştırmalar açıkca göstermiştir ki, her iki kolu meydana getiren boyların hepsi de Anadolu'ya gelmiş ve bu ülkede yurt tutmuştur. Türkmenistan'da bu boylardan Salur, Çavuldur-Çavundur-İğdir-Eymür, gibi ancak az bir kısmının parçaları kalmıştır.
Oğuzlar Anadolu'ya geldiklerinde söz konusu kol teşkilatını da uzun bir müddet devam ettirdiler. Türkiye'nin hemen her bölgesinde BOZ OK ve ÜÇ OK kollarına mensup oymaklar yan yana yurt tutmuştur. Ancak Yozgat ve ona komşu bazı yörelerde daha ziyade BOZ OK'lu oymakların, Çukurova'da da Üç Okluların çoğunluğu teşkil ettikleri görülür. Bunun bir neticesi olarak adı geçen bilgelerdeki oymaklar uzun bir zaman kendi kol adlarıyla, yani Boz Ok ve Üç Ok adlarıyla anılmıştır. Böylece Boz Ok adı, bir müddet Yozgat ve ona komşu bazı yörelerdeki oymak tarafından taşındıktan sonra bölgenin adı olmuş ve bu Cumhuriyet devrine kadar gelmiştir."(6)

Karatatarlar ve Yozgat

"Ankara'da Osmanlı Ordusu'nu yenip Yıldırım'ı esir eden Timur, Anadolu'dan dönerken Karatatarları Türkmenistan'a götürmeye karar verdi. Bu kararını tatbik etti. Bilhassa Karaman, Kırşehir, Yozgat, Kayseri bölgelerindeki Tatarlar'ın pek çoğu göçürüldü. tatarlar Anadolu'dan ayrılmak ve dedelerinin yurduna dönmek istemiyorlardı. Çünkü burada doğup, burada büyümüşler ve yukarıdaki izah edildiği gibi, birçok bakımlardan Türkmenleşmişlerdi. Fazla olarak Anadolu'da ki yurtlarında müreffeh bir hayat geçirmekte idiler. Onun için İran'a gelindiğinde Türkiye'ye kaçmaya çalıştılar, fakat muvaffak olamadıkları gibi, ağır bir şekilde cezalandırıldılar. Timur'un ölümünden sonra da bir kısmı Türkistan'da yerleştirildikleri bölgeden, Türkiye'ye dönmek istediler ise de, bu da öğrenildi. Onlardan kalan diğer oymakların Türkiye'ye dönebildiklerine dair hiçbir bilgiye sahip değiliz. Mamafih Karatatarlar'dan birçoğu da Anadolu'da kalabilmişti. Bunlar bilhassa Sol Kol'dan(caungar) yani, Sivas, Tokat, Amasya, Çorum ve Ankara bölgesindeki Tatarlar idiler.
Osmanlı devrinde Sivas'tan Ankara bölgesi'ne kadar yayılan ve tahrir defterlerinde Ulu Yörük Türkleri denilen topluluktan bir kısmının Kar Tatar kalıntısı olduğu kati bir şekilde anlaşılıyor. XIV. yüzyılda 27 bölükten müteşekkil olan Ulu Yörükler, yüzde pare, orta pare adları ile üç kola ayrılıyorlardı. Bunlardan yüzde pare Moğolların yüzlük teşkilatının bir hatırası gibi görünüyor. Bunlara yüzdeciler de denilmektedir. Ulu Yörük topluluğunu teşkil eden bölüklerden Sarçlu, Yukarı Çungar,(Ca'ungar), Aşağı Çungar (Ca'ungar), Çavurcı ve daha birçok oymakların Moğol oldukları katiyetle söylenebilir.

TİMUR'UN AZMİ

Timur Ankara savaşı'ndan dönerken Doğankent (Peyik)'te de konaklar. Tarihçiler geçtiği yerlerde de birçok tahribatlar yaptığını belirtmektedirler. Peyik viran durumdadır. Timur yıkık yerleri gezerken bir karıncanın duvara tırmanışı dikkatini çeker. Karınca, kerpiç duvara tırmanıyor, tam üzerine çıkacağı zaman düşüyor, yeniden deniyor, yeniden düşüyormuş. Timur oturmuş ve karıncayı seyre dalmış. Sonunda karıncanın istediği yere çıktığını görünce alkışl*****ş ve demiş ki:
-Buranın halkı, bu karıncayı örnek alsın. O zaman karınca azmiyle bu belde viranelikten kurtulup, mamur bir şehir haline gelebilir.
Rivayete göre, Timur'un azim ve kararlılıkta bu karıncanın hareket tarzını örnek aldığı anlatılır.
Timur'un 1404 yılında Kara tatar'ı Anadolu'dan göçürmesi üzerine Yozgat ve komşu yöreler, eskiden beri Sivas'ın güneyinde ve Kayseri'nin doğusunda (bilhassa Uzan Yayla) yaylayan Dulgadirli Türkmenleri tarafından işgal ve iskan edildi. Bu Türkmenler, Oğuz (yahut öteki adıyla Türkmen) elinin Boz Ok Kolu'na mensup olduklarından, Yozgat ve komşu yörelerde yurt tuttuktan sonra da Boz Ok adı bölgeyi değil, orada yaşayan halkı ifade ediyordu."(7)

Dulkadirli Dönemi

"Boz Ok'lu oymakların yerleşmeleri ile birlikte Yozgat bölgesi ve komşu yöreler Dulkadirli Beyliği topraklarına dahil oldu ki, bu husus ilim âlemince son yıllara kadar bilinmekte idi.
Boz ok, Dulkadirli Beyliği sona erinceye kadar (1522) bu beyliğin elinde kaldı. Bölge, Dulkadir beylerinin oğulları tarafından idare ediliyor. Bunlar Çandır veya ona yakın olan Kozan köyünde oturmakta idiler. Oymaklar zamanla tam göçebe hayatı bıraktılar ve yurtlarında çiftlik yapmaya başladılar. bölgede içtimai hayatın gelişmesinde Dulkadir oğlu Alâuddevle ile oğlu boz Ok Valisi Şah Ruh Beğler4in mühim bir rol oynadıkları görülüyor. Alâuddevle Beğ Boz Ok'lu oymaklar için eski Türk hukuku gelenekleri de ihtiva eden bir kanunnâme yazdırmıştır.
Alâuddevle Beğ'in ülkesinin, Elbistan ve Maraş gibi yerlerinde pek çok Zâviye inşa ettirmiş olduğunu biliyoruz. Gerçekten zaviyeler tesisinde Türkiye'de hiçbir hükümdar Alâuddevle e mukayese edilemez. Adı geçen Dulkadir beyi, Elbistan, Maraş Kudüs ile pek çok kasaba ve köylerde medrese ve camiler inşa ettirdiği gibi, hamam, imaret ve han da yaptırmıştır.
Oğlu Boz Ok Valisi Şah Ruh Beğ'e gelince, Şah Ruh Beğ Çandır'da bir mescit ve bir zaviye tesis ettiği gibi, oradaki Şah Sultan Hatun Kübqmbeti'ni de onun inşa ettirmiş olduğu anlaşılıyor. Şah Ruh Beğ, bunlardan başka Gemerek mescidini yaptırmış, Kara Özü civarında, Kızılırmak üzerindeki muhteşem köprü ile adı geçen köydeki zaviye de onun tarafından inşa ettirilmiştir.(Super

Osmanlı Dönemi

Dulkadir Beyliği'nin 1522'de yıkılması üzerine bölgenin hâkimiyeti Osmanlı Devleti'nin himayesine girmiştir. Çelebi Mehmet zamanında Yozgat, Sorgun ve komşu mahallere yerleşen birçok oymak vardı.(9)

Bozok-Sorgun ve Celâli İsyanları

"1519 yılında Boz Ok'da bir ayaklanma oldu. Bu isyanı Şah veli adlı biri çıkarmıştı. Şah veli'nin Şah İsmail4in Anadolu taraftarlarından olduğu bilinemiyor. Başına üç-dört bin adam toplayan Şah veli, Dulkadir Hükümdarı Şehsuvar oğlu Ali Beğ'in oğlu Boz Ok valisi Üveys Bey'in evini bastıktan sonra Sivas Beylerbeğisi Şadi Paşa'yı da Zile civarında bozguna uğrattı. Bu başarı Şah veli'nin başında bulunanların sayısını artırdı. Fakat çok geçmeden Dulkadir oğlu Ali beğ, Karaman Beğlerbeğisi Şâdi Paşa, Şah Ruh köprüsü yakınında Şah Veli'nin karşısına çıktılar. Savaş bilhassa Dulkadir oğlu Ali Beğ'in yiğitliği sayesinde kazanıldı. Şah Veli bir kısım taraftarları ile Zile yöresinde oturan Çungar oymağı tarafından yakalandı. Şah veli'nin kesilen başı Yavuz Selim'e gönderildi. Yukarıda bahsedilen Hisar Beğlu bey beğlerinden biri de oğulları ile birlikte Şah veli4nin taraftarları arasında bulunuyordu. Kaynaklarda ilk defa Celâli olarak vasıflandırılan işte bu Şah Veli'dir.
1522 yılında Rodos seferine çıktığı esnada Dulkadirli Beğliği'nin başında bulunan Şeh Süvar oğlu ali Beğ, Kanuni'nin buyruğu ile üç oğlu ile birlikte gizlice öldürtüldü. Halbuki adı geçen Dulkadir Beği Osmanlı Devleti'ne mühim hizmetler ifa etmişti. Kaynaklardaki bazı kayıtlar Şah Süvar oğlu Ali Beğ'in Ferhad Paşa ve diğer devşirmeden yetişme devlet memurlarının iftirasına kurban gittiğini gösteriyor. Fakat Osmanlı hakimiyet anlayışı, topraklarının ortasında tâbi de olsa , böyle bir beyliğin yaşamasına müsade edemezdi. Anadolu'daki son beyliğin ortadan kaldırılmasının asıl sebebi budur. Ali Beğ'in öldürülmesi Dulkadir ülkesini bir Osmanlı eyaleti haline getirdi ise de bu, devlete pahalıya mal olan isyanların çıkmasına sebebiyet verdi."(10-11)

XVI. Yüzyılda Bozok'un İdari Taksimatı

Sancağın asıl Boz Ok adını taşıyan kesimde 255 köy ve 247 ekinlik vardır.
"Osmanlı Devleti'nin fethettiği bir ülkenin idari taksimatını ve vergi sistemini kısa bir müddet devam ettirdikten sonra, yerine kendisininkileri ikame ettiği malumdur.(1558-1559) tarihli deftere göre, Boz Ok Sancağı, asıl Boz Ok ve Ak Dağ olmak üzere iki Kadılığa ayrılmakta ve bu kadılıklar da birçok nahiyelere bölünmektedir.
Asıl Boz Ok kazası nahiyelerini; Baltı, Kara Dere, Aşağı Kanak, Sorgun, Delüce Öz, Selmanlu ve Ak Dağ kazası nahiyelerini de; Yukarı Kanak, Alikı, Ak Dağ, Boğazlıyan, Emlak, Gedik ve Çubuk teşkil etmektedir. Bu nahiyelerin sınırlarını kes in olarak tespit etmek oldukça müşküldür. Çünkü; defterlerde zikredilen köylerin mühim bir kısmının adlarının adlarına bugün rast gelinmiyor. Bu nahiyeleri ayrı ayrı incelemeye geçmeden önce, Boz Ok Sancağı'nın 1558-1559 yılındaki vergi durumu ile, köylerin sayısı, vergi nüfusu hakkında bilgi verelim.
Boz Ok'un bütün geliri, işaret edilen 1558-1559 yılında 1.951.813 akça idi. 702 köyü, 616 ekinliği vardı. Vergi nüfusu 15.111 evli ve 11.441 bekar olmak üzere 26.652 idi. Evli nüfus ile 5 Zaim ve 601 Sipahi ilave edilirse 1558-59 yılında Boz Ok'daki nüfus takriben 87.702 kişinin yaşadığı neticesi çıkar. Vergiden muaf olan din adamları ile malüller de göz önüne alınır ise Boz Ok'daki nüfusun takriben 90.000 kişi olduğu söylenebilir. Padişah Kanuni Sultan Süleyman'ın Boz Ok'daki geliri 215.561 akça, Sancak beyindeki 251.636 akça idi. Zaim ve Sipahilerin geliri de 1.528.302 ve vakıf gelirinin de 56.319 akça olduğu görülüyor.(12)

Bozok ve Havalisi Hangi Sancak ve Nahiyeleri İçine Alıyordu.

"Yine görüldüğü üzere, Boz Ok Sancağı, bugün Kayseri'ye tabi Sarı Oğlu Gemerek ve Sivas'a bağlı Şarkışla yörelerini içine almakta buna karşılık Yozgat - Akdağ Madeni Yolu'nun sol tarafındaki bir kısım topraklar da sancağın hudutları haricinde kalmaktadır.
XVII. yüzyılın ortalarında Boz Ok Sancağı şu kazalara ayrılıyordu: Akdağ, Emlâk, Budak Öz, Boğazlıyan, Küçük Süleymanlı, Sorkun, Gedük, (Metin Gök) Çusuk, Kızıl Kocalar, Hüseyin Ova, Han-ı Cedid (Yeni Han). Bu isimlerden bazıları yörelerin dahil edildiğini gösteriyor. XIX yüzyılın ortalarında içine alan büyük bir eyalet adı olmuştur. Boz Ok eyaletinin Boz Ok Sancağı ise şu nahiyelere ayrılmıştı. Yozgat, Kızıl Kocalar, Akdağ ve Madenciler, Boğazlıyan, Çorum, Kara Hisar-ı, Behramşah ve Çepni Oymağı, İhsan Evleri, Sorgun, Süleymanlı (Salmanlu) ve Avcılar - Hüseyin Abâd, Mamalu Oymağı, Afşar Oymağı, (Pınarbaşı ve Sarız yörelerindeki), Rişvan Oymağı, Doğu Kozan Dağı Kaymakamlığı. Bunlara göre XIX yüzyılda Boz Ok Sancağı idari bakımdan büyük değişikliğe uğr*****ş ve daha geniş bir sahayı içine almıştır.
XX. yüzyılın başında Boz Ok, Yozgat sancağı adıyla Ankara vilayetine bağlanmış ve şu üç kazadan meydana gelmiştir: Yozgat (Merkez kaza), Boğazlıyan, Ak Dağ madeni. Cumhuriyet devrinde bir vilayet haline getirilen Yozgat4ın merkez, Akdağ Madeni, Boğazlıyan, Çayır Alan, çekerek (Hacı Köy), Sarı Kaya (Hamam), Sorgun, Şefaatli, Yerköy adlı kazalara ayrıldığını biliyoruz. (13)

Sorkun - Sorgun

Burası aşağı yukarı bugünkü Sorgun ilçesine tekabül eder. Bu nahiyede "Kemhalu, İncesu, Karaca Eymir, Eşel Meydanı, Üç Köyü, Arab deresi, (hepsi Zâkirli oymağından), Kanber Pınarı, (tatardan), Kancık, Key Geldi, İğdeli Pınar (Kızıl Kocalu'dan), Kırk Pınar, Karaca Viran (Her ikisi de Selmanlu'dan), Kara Pınar, Dede Fakih, Göl Kayak, Alişar Dede, İsmail viranı, Orta Viran, Kasın Viran (Hepsi Ağaçlu'nun Közçü obasından), Budak Fakih, Peynir Yemez, Kara Hacılu (Hepsi Ta oymağından), Kızılca Kışla, Aygudulu, Maksudlu (Diğer adı Yen Beğlü), Ağça Kaya, (Diğer adı Piri Fakihli Tat), Karaca Kosuk ve Sar Günü (Her ikisi Çurgar'dan)"...
"Sorgun 16. yüzyılda Anadolu'ya yerleşen boylardan Kayı Boyu4na ait, Bozok Sancağı'na bağlı, vasfı Ekinlik olarak gösterilen, 45 vergi nüfusuna sahip bir yerleşim yeridir." (14)

Bozok ve Sorgun Nahiyesine Yerleşen Türk Boyları

Kızıl Kocalu:
Boz Ok'un en büyük oymaklarından biri olan Kızıl Kocalular'ın asıl yurdu, yani toplu halde yaşadıkları yer takriben, Yozgat- Şefaatli - Yer Köy ve Musa beyli arasındaki sahayı içine almaktadır. Şefaatli'nin eski adının Kızıl Koca olduğunu biliyoruz. 1529 - 1530 tarihli en eski deftere göre, şimdi birer kişi olan Kızıl koca oymağına ait Elma Hacılu, Sarı Hacılu, Musa beğli, Aziz Beğli, Yusuf abdal, Dokuz, Hasancı gibi obalar ile Topaç, İğdeli gibi ekinler, tarif edilen saha içinde bulunmaktadır. Hatta o zaman sadece küçük bir köy olan bugünkü vilayet Yozgat da aynı oymağın yurduna dahil idi. Yerköy'ün batısında Sekili, Sorgun'a bağlı Ali Şar köylerinin de adlarını Sekilu ve Şarlu adı Kızıl ve Şarlu adlı Kızıl Kocalu obalarından aldıkları anlaşılıyor.
Kalabalık bir oymak olan Kızılkocalılar, faaliyetleri ile tarihi kaynaklarda akisler bırakmışlardır. Osmanlı kaynaklarına göre Kızıl Kocaoğulları yaptıkları yağma akınları ile çevreyi öyle Taciz etmişlerdir ki, Amasya'daki Osmanlı Valisi Yörgüç Paşa, Kızıl Kocaoğlu ailesinden dört kardeşi ve maiyetlerini hile ile öldürtmüştü. Müverrihler hadisenin tarihini vermezler ise de bunun 1426 ve 1427 yılında olması muhtemeldir. Kızıl Kocaoğulları'nın yine Boz Ok'un ünlü boy beğlerdinden Ağça oğlu ile Dulgadır kuvvetleri olarak Karaman iline bir akın yaptıklarını biliyoruz. Karaman oğlu İbrahim Beğ'in kumandanı Eminüddün, Ürgüp taraflarında, Dulkadir kuvvetlerini yenerek adı geçen beğleri tutsak almıştı. Bu olayın da tarihi bilinmektedir. Bununla beraber bu hadisenin 1430'larda olması muhtemeldir. Bu olaylara rağmen Kızıl Kocalılar ehemmiyetlerini kaybetmediler.

Zâkirlu:
Zâkirlu'lar Yozgat'ın doğusunda, Sorgun yöresinde yaşamakta ve Yala hacılu, Ramazanlu, Orhan Hacılu, Emir Gazi'lu ve daha birçok obalara ayrılmakta idiler. Bu boya mensup bir beğin safeviler ile yapılan savaşlarda öldüğünü biliyoruz.
Sorgun'da Zâkirlu ve Kızıl Kocalu gibi her iki oymaktan da yaşamaşlardır. (15)

Çapanoğulları Dönemi

"XVI. yüzyıl başından itibaren bir sancak olarak bilinen Bozok, Sivas eyaletine bağlıydı. Sancağın idaresinden başta sancak beyi olmak üzere kadı, çeribaşı, alaybeyi, sipahi kathadüyeri ve yeniçeri serdarı sorumluydu. XXII. yüzyıl ortalarında 1 has, 19 zeamet ve 731 tımarı bulunan Bozok'tan sefer zamanı sancakbeyinin askerleri ve tımarlı sipahilerle birlikte 1100 kişilik bir kuvvet cepheye gönderilebilmekteydi. Sancağın kazaları; Sorgun, Akdağ, Hüseyinova, Budaközü, Beşiközü, Kızılkocalu, Gedük, Çubuk, Emlâk, Boğazlıyan, Süleymanl-ı Sağır ve Han-ı Cedit'ten ibaretti.
Bozok'ta komşu olan ve Sivas'ın kangal, Yöllüce, Mancınık, Alacahan ve çevresini içine alan Yenil'de Halep Türkmenleri ve Dulkadirli teşekkülleri bulunmaktaydı. Bunlar; İstanbul kazalarından Üsküdar'daki Atik Valide Sultan evkafı reyası idiler. Maraş ve Elbistan taraflarında Dulkadirli oymakları, Çukurova'da Üç ok Türkmenleri, Konya havalisinde Akçakan ulusu ile Sivas'ın doğu, kuzey batısından Samsun ve Ankara'ya kadar yayılan sahada ulu yörük adlı teşekkül yaşamaktaydı.
Bozok bölgesinde yaşayan halk eşkıya ve âsi konar göçerlerden oldukça zulüm ve zarar görüyorlardı. Bunun üzerine XVII. yüzyıl sonlarında Mamalu aşireti Bozok'u eşkıyadan korumakla vazifelendirildi. 1715 - 1718 yıllarına gelindiğinde ise kapısız leventler bölgede eşkıyalık faaliyetleri sürdürüyorlardı. (16)

Çapanoğulları'nın Geçmişi

Çapanoğulları'nın ve Bozok Sancağı'na yerleşmeleri hakkında bilinenler rivayetten öteye gitmemekte ve belgeye dayanmamaktadır. Bu ailenin menşeini Marhalu, Çapanlu, Teke, Bayat, Cerit ve Kara Papaklara bağlayan rivayet ve farziyeler vardır. Belgeye dayanmamasına rağmen Çapanoğulları'nın Mamalu Türkmenleri'nden olmaları kuvvetli bir ihtimaldir.
Ailenin adı geçen oymak voyvodalığını üzerine bulundurması ve fertlerinin tehlikeler karşısında aynı oymağa sığınmaları bu ihtimali kuvvetlendirmektedir.
Çapanoğulları'nın Çapar Ömer Ağa'nın ölüm yılı olan 1704'ten önce Bozok bölgesine yerleştikleri kesindir. Rivayete göre, 1650'lerde Horasan'dan ayrılan Çapanoğulları, Şam civarında yerleştiler, bir süre sonra da burayı bırakıp Bozok'u yurt edindiler. Osmanlı Hükümeti, 1696'da aldığı bir kararla Bozok bölgesine yeni Mamalu Türkmen oymaklarının iskanını başlattı. Buraya yerleştirilen oymaklar arasında Çapanoğulları'nın bulunduğu düşünülebilir.

-----------------------------------------------

- 1071 MALAZGIRT SAVASI’NDAN SONRAKI DEVRE: Bozok çevresinde Türk - Islam izleri 1071 Malazgirt Savasi’ndan sonra baslar. Tahrir Defterlerinden 24 Oguz boyunun 21’inden degisik oranlardaki Türkmen boylari Anadolu’ya gelmistir. Salur, Eymür ve Karkin’lilar Anadolu’nun iskaninda birinci derecede rol oynamislardir. Kayin, Anadolu’nun fethi ve iskaninda, Beydilli ve Bayindir boylari da Anadolu’ya yerlesmede önemli görevler yapmislardir. Oguzlar, göçtükleri yerlere her sosyal birimden insanlarin yaninda, kültür unsarlarini da tasidilar. Bozok bölgesi, önemli kervan ve ticaret yollarinin geçtigi bir yerdi. Emirci Sultan’in Osman Pasa Tekkesi bu yollardan biri üzerinde bulunuyordu. zaviye, Kayseri ve Kirsehir’den Amasya’ya giden yol üzerindeki bir konak noktasiydi. Yasevi seyhi Emirci Sultan’in 1204’lerde Bozok’a gelerek, Keçikirana cOsmanpasa) yerlesip irsada basladigi, bu bölgede 16. yüzyilda da "Osman Pasa Tekkesi" adiyla bir zaviye kuruldugu anlasilmaktadir. Salmanli ve Danisman köyleri, Danismend’liler zamanindan kalma tarihi köylerdir. Ilimizde Selçuklu’larin izleri 12. yüzyildan itibaren görülür. Bir ara Danigmendogullari’nin hakimiyetine giren bu bölge, 1175’den sonra Anadolu Selçuklulari’nin eline geçmistir. 1243 Kösedag Savasi’ndan sonra Ilhanlilar’in kontrolüne giren bölge Anadolu Selçuklu Beylikleri döneminde Eretna Beyligi’nin, 1381’den sonra da Kadi Burhaneddin Devletinin eline geçti. 1398’de Kadi Burhanettin öldürülünce Yildirim Beyazid bu bölgeyi ayni tarihte Osmanli Devleti sinirlarina katti. Timur Han 1402 - 1403 senelerinde Yozgat ve çevresini ele geçirdi. Timur Han Anadolu’yu terk ederken, 1256’dan itibaren bu bölgeye yerlesen Karatatarlar’i Türkistan’a götürmeye karar vere- rek 1404’de bunlarin tamamini zorla alip götürmüstür.




3- YOZGAT VE ÇEVRESINE YERLESEN OGUZ BOYLARI VE YASADIKLARI YERLER: Karatatarlar’in Bozok bölgesinden gitmesi sonucunda bölge, Sivas’in güneyinde ve Kayseri’nin dogusunda (bilhassa Uzunyayla) yaylaya Dulkadirli Türkmenleri tarafindan iskan edilmistir. 15. yüzyülda Yozgat ve komsu mahallere yerlesen, Bozok adiyla anilan oymaklar ve yerlestik leri bölgeler söyledir:




a. Kizilkocalu: Topluca yasadiklari yer; Yozgat, sefaatli, Yerköy ve Musabeyli ile çevrili saha olup, Elmahacili, Musa Beglü, Aziz Beglü, Yusuf Abtal, Dokuz, Hasanci gibi obalarla Topaç, Erkekli ve Igdeli gibi ekinlikler de bu sahanin içinde bulun- maktadir. 1529 - 1530 yillarinda küçük bir köy olan Yozgat da bu sinirin içindedir. Ayrica, Balti Saray, Yassi Kisla, Igde Kisla, Arik Asan, Agaça Saz, Dere Kisla, Köse Yusuflu, Ali sarlu, Sekilü, isa Hacilu ve Kösler de bu oymaga bagli olanlarin yerlesip isim verdikleri yerlesim birimleridir.
b. Salmanlu: Bu oymak Yozgat’in batisinda bulunan Salmanli’da yerlesmistir.





c. Agaçalu (Agaçlul): Bu oymak Karadere’de yasamaktaydi. Bu bölgede tamamen Agaçalu’larca doldurulmus, Asagi Kanak da bu boya mensup kisilerce iskan edilmistir. Ayrica Sokun, Emlak, Karça, Alilü, Hacilar, Hamzalu, Haser, çakir ve Cedük’te de Agaçlu obalari bulunmaktadir.
d. Çiçeklü: Bu boy Bogazliyan çevresinde oturmaktaydi.





e. Zakirlü: Bu oymak Sorgun civarinda yasamakta ve Yayla Hacilu, Ramazanlu, Orhan Hacilu, Emir Cazili ve daha bir çok obalara ayrilmaktadir.




f. Mes’udlu: Bölgenin en eski oymaklarindandi. Buna ragmen pek fazla nüfusu olmayan oymaklardan meydana gelmistir.




g. Agça Koyunlu: Bunlarin kalabalik bir kismi Gedük’te bir kisim obalari da Kara Dere’de yasamaktadir.




h. Kavurgalu: Yozgat’in dogusunda kendi adini tasiyan Kavurgali Köyü ve çevresinde yasamaktadirlar.




i. Demircülü: En taninmis obalari, Sarim Beglü olup Merkeze bagli Sarimbey bu obanin adini tasimaktadir.




j. Sam Bayadi: Bunlar Bozok’un sinirlari içinde bulunan o zamanki ismi Gedük olan sar Kisla’da yasamaktadirlar. Bunlar kis aylarini Halep civarinda geçirdiklerinden sam Bayadi adini almistir.




k. Söklen: Yurtlari Yukari Kanak olup, burada bulunan; Ayranci, Yagmur Kislasi, Kümber Kisla, Karaca Üyük, Akarca, Arpalik, Küpeli, Karaevli Kislasi, Dere Yagsin, Alembeg Kislasi, Emirbeg Kislasi, Baraklu, Akbenlü, çukurviran ve ekinliklerde 1542 - 1543 yillarinda 33 obaya ayrilmis bir halde yasiyorlardi. l. Hisar Beglü: Yurtalir Hasbek ve çevresi olup, Hisarbeyli köyü ile Bas Kisla’nin Kisla, Eynelli (Topal Abdal Kislasi), Hasbek, Ozan, Kemal Fakihlü, Agçadam, çanakçi, ramazanlu, Boyalik, Kaya- cik, Agil lKayalu), çorak, Edik, Alin Pinari, Musa Fakih, çaglali gibi ekinlikler de bunlara aittir.




ayrıca
http://acikarsiv.ankara.edu.tr/fulltext/2635.pdf

adresinde konuyla ilgili güzel bir yazı var

DÜNDEN BUGÜNE SARIYAHŞİ VE CİVARINA BİR BAKIŞ…

0 yorum  

  • DÜNDEN BUGÜNE SARIYAHŞİ VE CİVARINA BİR BAKIŞ…
  • Kemal Koçak 23/08/2004 Tarihli yazi

    Sarıyahşi doğumlu olup bizzat Sarıyahşi’de yaşayanlar ile yurt içi ve yurt dışında herhangi bir sebeple ikamet eden kardeşlerimden istirhamım şudur ki ailelerinin soy adı, lâkabı, boy, aşiret, oymak ve kabile isimlerini bildirirler ise 17.yüzyıldan itibaren mensubu bulundukları toplulukların nerelerde yerleştirilmiş oldukları bilgisine ulaşmak rahat olacaktır. Bu çalışmadan hazırlıklarını uzun bir süredir yapmakta olduğum “ Sarıyahşi’nin Sosyo-Ekonomik Tarihi “ eserinin ortaya çıkması hızlanacaktır…

    ……………….( Yaklaşım, Yorum ve Denemeler )
    1775’te, Karaman eyâletinde İsmail köyü ile Karapınar arasındaki Belenli(Belenli-burun)derbendine Eymir, Darıcı ve Aydın oymaklarından ellişer hane yerleştirildi. Karaman eyâletine tâbi Atçeken mukataası köylerinden Atlandı’ya 1752’de Boz-Ulus’a tâbi Küşne, Kara Halilli, Danişmendlü ve Çayan cemâatlerinden 200 hane iskan edildi. Koçhisar ile Konya arasında, Koçhisar’a tâbi Çiğinağıl köyüne derbend mahalli olduğundan Boynu-incelü cemâatinden Kuzulu oymağı yerleştirildi.
    Boynu-incelü Türkmenleri grubuna tâb, cemâatler, her biri bir mahalle olmak üzere Nevşehir’e yerleştirilmiştir. Bunları; Salurlu-i kebir 102 hane, Salurlu-i küçek ( Sagir ) 106 hane, Botnu-incelü 98 hane, Kürd Mehmedlü 72 hane, Horasanlu 22 hane, Bekdik 79 hane, Heriklü 79 hane, Kütüklü 35 hane, Dumanlu 127 hane, Karaca Kürd 59 hane, Delüler 29 hane, Savculu 174 hane, Kurtulu 43 hane, Hacı Ahmedlü 60 hane, Kursulu 40 hane, Kurutlu 40 hane, Ada Kurutlusu 65 hane olarak sayabiliriz. Bu cemâatlerden Kurutlu, Karaca Kürd ve Delüler grubu iskandan kaçarak yerleşmek istememişlerdi. Bunun üzerine boy beyleri ve oymak kethüdalarıyla birlikte Nevşehir’e gitmeleri ve iskan edilmeleri yolunda 1728’de bir emr-i şerif gönderilmiştir.
    Danişmendlü Türkmenlerinden Şereflü cemâati reâyası Kayseri, Niğde, Aksaray ve Kırşehir taraflarında ahalinin ekinlerini hayvanlarına yedirmişler ve emsâli zararları olmuştur. Ahaliyi bunların mazarratından kurtarmak için 1726’da, cemâatin şakavatte bulunan 206 hanesi Rakka’da Gelgen nahiyesine iskan edilmiştir. Ayrıca, iskan emrine uymamaları hâlinde miriye vermek üzere 20.000 kuruş nezre bağlanmayı kabul etmişlerdi. Fakat 100’e yakın eşkıya, Rakka valilerinin sefere çıkmalarını fırsat bilerek iskan mahallerini terk etmişler; Kırşehir ve Aksaray sâkinlerinden Boynu-incelü’den başka Ayasuluğ sükkânından Sofulu cemâatini de alarak Kırşehir köylerinden Kaman, Çağırkan, Orta, Ömer-Hacılu, Kurus, Çiftlik ve Arkulad ahalisinin mallarını ve hayvanlarını gasbetmişlerdi. Bunun üzerine Rakka’daki iskan yerlerine kaldırılmak için teşebbüse geçilmiş ve bu hususta verilen emir çerçevesinde iskan olunmuşlardır.
    Sarıyahşi, yerleşim yeri olarak hangi idarî birimlere bağlı idi?.. Bunun cevabını salnamelerde aramak ve bulmak mümkündür… Başlangıç olmak üzere Sarıyahşi’nin bağlı olabileceği/olduğu Osmanlı Devleti idari bölünüşünden bir kesiti aşağıda veriyorum.
  • Eyâlet/vilayet

    Sancak

    Kaza

    Karaman Eyaleti(1831)

    Konya
    Beyşehir
    Akşehir
    Aksaray
    Kayseriyye
    Niğde
    Kırşehir
    Göçebe aşiretler (Pehlivanlu, Cermandelu,Şerefli, Boynuinceli, Abdalan )


    Konya Vilayeti (1877/78)

    Konya

    Ereğli, Espkeşan, Ilgın, Akşehir, Yenişehir, Bozkır, Hadim, Seydişehir, Karapınar, Larende

    Teke (Antalya)

    Akseki, Elmalı, Kaş, Alâiye

    Hamit (Isparta)

    Eğridir, Uluborlu, Karaağaç, Yalvaç

    Niğde

    Ürgüp,Aksaray, Bor, Nevşehir

    Burdur

    Karaağaç, Tefenni

    Konya Vilayeti (1881/82-1893)

    Konya

    Konya(merkez), Akşehir, Ilgın, Seydişehir, Bozkır, Hadim, Beyşehri, Karaman, Ereğli, Karapınar, Koçhisar

    Hamitabad(Isparta)

    Isparta, Uluborlu, Yalvaç, Karaağaç, Eğridir

    Teke(Antalya)

    Antalya, Alanya, Akseki, Elmalı, Kaş

    Burdur

    Burdur, Tefenni

    Niğde

    Niğde, Nevşehir, Ürgüp, Aksaray, Gülşehri(Arapsın), Bor, Ulukışla (Hamidiye)

    Konya Vilayeti(1897)

    Konya

    Akşehir, Beyşehir, Seydişehir, Ilgın, Bozkır, Larende(Karaman), Hadim, Ereğli, Karapınar, Koçhisar

    Niğde

    Niğde, Nevşehir, Ürgüp, Aksaray, Bor, Hamidiye (Maden), Arabsun (Gülşehir)

    Burdur

    Burdur, Tefenni

    Hamidabad

    Isparta, Uluborlu, Eğridir, Karaağaç, Yalvaç

    Teke

    Antalya, Elmalı, Alaiye(Alanya), Akseki, Kaş

    Konya Vilayeti(1914)

    Konya

    Akşehir, Beyşehir, Seydişehir, Ilgın, Bozkır, Karaman, Ereğli, Sultaniye, Koçhisar, Ermenak, Saiteli

    Burdur

    Burdur, Tefenni

    Isparta

    Isparta, Uluborlu,Eğridir, Karaağaç, Yalvaç


    Tablonun incelenmesinden de anlaşılacağı gibi Sarıyahşi’nin dünü Karaman eyâleti, Konya vilayeti, Aksaray ve Koçhisar kazaları ile birlikte incelenmek ve değerlendirilmek durumundadır.



    SARIYAHŞİ VE CİVARINA KİMLER YERLEŞMİŞTİR ?..

    Oymak/Aşiret/Cemâatin Adı

    Yerleşme Yeri

    Bağlı Olduğu Topluluk

    Ataklı (Ataklu)

    Çölâbâd kazası ( Hamideli sancağı)

    Yörükân Tâifesinden

    Beğdik (Beğdiki)

    Niğde, Aksaray, Maraş, Karaman, Bozok, Kırşehri sancakları, Danüşmendlü kazası (Karahisar-ı Sahib sancağı), Gülnar kazası ( İçel Sancağı), Canik sancağı, Haleb, Rakka, Adana eyâletler,, Yeni İl kazası (Sivas sancağı), Konya, Ereğli kazası (Konya sancağı), Nevşehir kazası ( Niğde sancağı), Eyübeli kazası ( Aksaray sancağı)

    Konar-Göçer Türkmân Yörükânı Tâifesinden

    Beğdik cemâatı, Danişmendlü aşiretindendir.

    Boynuinceli(Boynuincelü)

    Boynuincelüler

    Aksaray sancağı, Sivas, Kırşehri, Konya, Karaman, Bozkır kazası (Beğşehri sancağı), Hacıbektaş kazası (Kırşehir sancağı), Koçhisar kazası(Aksaray sancağı), Adana, Maraş, Nevşehir, Develi, Ilgaz kazası ( Kengiri sancağı), Niğde, Danişmendlü (Danimendli-i Sağir) kazası (Niğde sancağı)

    Konar-Göçer Türkmân Yörükânı Tâifesinden

    Danimendli Türkmen tâifesinden Boynuinceli aşiretinin yaylakları Develi ve Erciyes kazalarında olup kışlakları Aksaray ve Kırşehri sancakları idi. Boynuinceliler kabilesi, kendi hâlinde kâr-ü kisb ile meşgul ve ekseri okur yazar Haccülharemeyn ve zîkudret kimesneler olduklarına binaen Nevşehir’de yerleştirilmişlerdir. Boynuincelilerden Nevşehir’de sâkin olanlar Karacakürd ve Herekli ve Sadıklı ve Savcılı ve nefs-i Boynuinceli oymakları ve bunlardan maadâ on adet oymaktır. On sekiz cemâati vardır.

    Bulatlar

    Cisr-i Ergene kazası (Edirne eyâleti)


    Câbirli ( Câbirlü)

    Bozok ve Erzurum sancakları

    Ekrad Tâifesinden

    Camus, Camuscu

    Maraş sancağı, Zülkadriye kazası (Maraş sancağı), Kasr-ı Maraş sancağı (Maraş eyâleti)

    Yörükân Tâifesinden

    Celâyir(Calayır)

    Koçhisar kazası ( Aksaray sancağı)

    Türkmân Yörükânı Tâifesinden

    Çalış, Çalışlar

    Ankara sancağı, Karahisar-ı Sahib Sancağı, Köprülü kazası (Paşa sancağı)

    Konar-Göçer Türkmân Tâifesinden

    Çıkın Ağıllı

    Koçhisar kazası (Aksaray sancağı)

    Yörükân Tâifesinden

    Demirci, Demirciler, Demircili (Demircilü)

    Tatar Pazarı kazası (Paşa sancağı), Ayasuluğ kazası (Aydın sancağı), Siverek sancağı (Diyarbekir eyâleti), Adana, Kayseriyye, Trabzon, Maraş, Niğde, Haleb ve Gelibolu sancakları, Kurşunlu kazası (Kengiri Sancağı) Ergani kazası (Diyarbekir sancağı), Eşbistan kazası (Maraş sancağı), Yeni İl kazası ( Sivas sancağı), Edirne kazası (Paşa sancağı),Karahisar-ı Nullu kazası (Hüdavendigar sancağı), Eyübeli kazası (Aksaray sancağı), Adranos kazası (Hüdavendigar sancağı), Abri kazası (Gelibolu sancağı)

    Türkmân Yörükânı Tâifesinden

    Döğer, Döğerli (Döğerlü),Döğerler

    Rakka, Karahisar-ı Sahib, Çemişgezek, Karaman, Siverek, Adana, Sis, Sivas, Menteşe, Haleb, Aydın, Maraş ve Diyarbekir sancakları, Alacahanı mevkii (Kangal kazasında)

    Türkmân Yörükânı Tâifesinden

    Ekinci, Ekinciyân

    Adana, Tarsus, Maraş sancakları, Rumkal’a kazası (Haleb eyâleti)

    Yörükân Tâifesinden

    Gökce, Gökceoba

    Mardin, Musul-Nusaybin arası, Kayseriyye sancağı

    Yörükân Tâifesinden

    Gürcülü, Gürcüyân (Gürecilü, Güreciyân)

    Maraş eyâleti

    Yörükân Tâifesinden

    Hacıahmedler,Hacıahmedli (Hacıahmedlü), Hacıahmedoğlu

    Yeni İl kazası (Sivas sancağı), Haleb, Kırşehri, Aksaray, Akşehir, Maraş, Karaman, Niğde, Sivas, Konya sancakları, Nevşehir kazası (Niğde sancağı),Düşenbe kazası ( Alâiye sancağı), Zülkadriye kazası ( Maraş eyâleti), Eyübeli kazası ( Aksaray sancağı)

    Konar- Göçer

    Türkmân Yörükânı Tâifesinden

    Hatibler, Hatibli (Hatiblü)

    Kütahya sancağı, Sultanyeri kazası (Paşa Sancağı)

    Yörükân Tâifesinden

    Karamusa, Karamusalar, Karamusalı (Karamusalu),Karamusacalı, Karamusalu,Karamusaoğlu

    Kuzun kazası (Tarsus sancağı), Maraş eyâleti, Çermik sancağı (Diyarbekir eyâleti), Ankara sancağı, Karasi sancağı, Yeni İl kazası (Sivas sancağı), Biga sancağı

    Türkmân Yörükânı Tâifesinden

    Koçak, Koçaklı (Koçaklu)

    Sivas, Bozok, Niğde, Aydın ve Teke sancakları, Rumeli, Dimetoka, Tatar Pazarı ve Cisr-i Ergene kazaları ( Paşa sancağı), Güzelhisar-ı Aydın kazası (Aydın sancağı), Şeyhlü kazası (Kütahya sancağı), Dersim sancağı (Harput eyâleti), Uluborlu kazası (Hamid sancağı)

    Türkmân Yörükânı Tâifesinden

    Koçak cemâati, Bozulus aşiretindendir.

    Runkuş, Runkuşlu ( Rumkuş )

    Yüreğir kazası (Adana sancağı), Adana eyâleti, Haymana kazası (Ankara sancağı)

    Yörükân Tâifesinden

    Sadık, Sadıklar, Sadıklı (Sadıklu, Sadıklı Yörükleri)

    Aksaray, Kırşehri, Kayseriyye, Adana, Bozok, Maraş, Alâiye, Aydın, Konya, Çorum, Sivas, Kütahya ve Haleb sancakları, Eyübeli kazası (Aksaray sancağı), Osman Pazarı kazası (Niğde sancağı), Nevşehir kazası (Niğde sancağı), Edirne kazası ( Paşa sancağı), Yüreğir kazası (Adana sancağı), Danişmendli karyesi (Kocaeli sancağı), Bayburt kazası (Erzurum eyâleti), İzmir kazası (Sığla sancağı), Söğüt kazası (Ertuğrul sancağı)

    Konar- Göçer

    Türkmân Yörükânı Tâifesinden

    Sadıklı Ortaoba

    Kırşehri sancağı

    Yörükân Tâifesinden

    Sadıklı Büyükoba

    Kırşehri sancağı

    Yörükân Tâifesinden

    Sadıklı Küçükoba

    Kırşehri sancağı

    Yörükân Tâifesinden

    Urunkuş

    Kete kazası ( Hüdavendigar sancağı)

    Yörükân Tâifesinden

    Yusuflar, Yusuflu ( Yusufoğlu, Yusufoğulları, Yusufuşağı,Yusuf)

    Antalya kazası (Teke sancağı), Edirne kazası (Paşa sancağı), İçel, Karaman ve Karahisar-ı Şarkî sancakları, Ordu kazası (Karahisar-ı Şarkî sancağı), Konya sancağı, Çatalca kazası (Tırhala sancağı), Tire kazası (İzmir sancağı), Karînâbâd kazası (Silistre sancağı)

    Türkmân Yörükânı Tâifesinden

    YARARLANILAN KAYNAKLAR
    Halaçoğlu, Yusuf, XVIII. Yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu’nun İskan Siyaseti ve Aşiretlerin Yerleştirilmesi, TTK Yayınları, TTK Basımevi, Ankara 1991, s. 72, 76, 115
    MAD, Maliyeden Müdevver Defterler, nu:8458, sene 1140, s. 277-78, 279-80, 358,
    Orhonlu, Cengiz, Osmanlı İmparatorluğu’nda Derbend Teşkilâtı, İstanbul 1967
    TÜRKAY, Cevdet, Başbakanlık Arşivi Belgelerine Göre Osmanlı İmparatorluğunda Oymak, Aşîret ve Cemaatlar, Tercüman Kaynak Eserler Dizisi, İstanbul 1979, s. 63, 67, 71, 82, 101, 209, 235, 250, 266, 267, 301, 319, 336, 345, 387, 389, 412, 482-483, 532, 639, 750, 783















    DÜNDEN BUGÜNE SARIYAHŞİ VE CİVARINA BİR BAKIŞ (II) geri dön
    ( Yaklaşım, Yorum ve Denemeler )
    Osmanlı Devletinde, feth/ilhak edilen yerlerde hâkimiyetin ve idarenin tam olarak yerleştirilmesi amacıyla hâli hazırdaki arazi, nüfus ve iskan durumu yerinde tespit edilerek bir takım sayım ve yazımlar yapılır, bu işleme de “ tahrir ” adı verilirdi.

    Daha sonraki dönemlerde; tahta yeni bir padişahın geçmesi, zamanla meydana gelen genel değişikliklerin tespiti ve dirlik dağılımının yeniden düzenlenmesi gibi durumlarda eski kayıtlardan da yararlanılarak yeni tahrir(yazım)ler yapılırdı. Tahriri yapan kimselere “ il yazıcı
    ”, “ muharrir ” veya yaygın ifadesiyle “ tahrir emini ” denirdi. Sayım ve yazım esnasında sancak beyi, sancak kadısı ve bir kâtip hazır bulunur, böylece tahririn sıkı bir denetim içinde yapılması sağlanırdı.

    Tahrir esnasında, yörenin daimî ve geçici iskan mahallerinde yaşayan halk, baba adlarıyla birlikte kayıt edilirdi. Ancak, kayıt edilen kimselerin vergiye tabi olan veya muaf tutulan yetişkin erkek nüfus olduğu bilinmelidir. Bu kimselerin yaşadıkları iskan mahal(yer)lerini, tabi oldukları vergi rejimine göre dahil edildikleri has, tımar,vakıf, mülk vb. idarî ve hukukî durumları da belirtilirdi. Bu tür ayrıntılı bilgilerin yer aldığı defterlere “ mufassal ”, tahriri yapılan yerin vergi gelirlerinin kimlere ne suretle tevcih edildiğini gösteren ve dirlik sahiplerinin ad, unvan ve gelir miktarlarını ihtiva eden deftere de “ icmal ” adı verilirdi.

    Sarıyahşi ve bağlı olduğu yerleşim birimlerinin bulunduğu yöre, 1467’de Fatih Sultan Mehmet tarafından Karamanoğulları Beyliğinden alınarak Osmanlı Devletine katılmıştır. 1471 sayım ve yazımına göre, Karaman eyaletinin sancakları şunlardır:

    Konya, Larende(Karaman), Seydişehri ve Bozgır, Beyşehri, Akşehir, Ilgun, Niğde, Sucaüddin, Anduğu, Ürküp, Ereğli ve Aksara.

    Selçuknameler ile 1471 yılına ait tahriri defterinde ve daha sonraki defterlerde Aksaray “ Aksara ”, Koçhisar da “ Koşhisar ” biçiminde yer almaktadır. Fatih devrinde Koçhisar, Karaman eyaletinin Aksaray sancağına bağlı bir kazadır.

    Sultan II. Bayezit döneminde yazılan 1500, Sultan III. Murat döneminde yazılan 1584 yılına ait defterlerde de Koçhisar, Aksaray sancağına bağlı bir kazadır. Bu durum, 1868’e kadar devam etmiştir.

    Anadolu Selçuklu Devletinden Karamanoğulları Beyliği ve Osmanlı Devleti dönemlerinde Sarıyahşi’nin dünü, bugün olduğu gibi Koçhisar ve Aksaray ile birlikte yaşanmış/yaşanmaktadır.

    1584 yılına ait Karaman eyaleti tahrir(yazım) defterinin bir bölümü ( 128 B-130 B’ye kadar) Aksaray sancağına bağlı Koşhisar kazasına ayrılmıştır. Defterde, Koşhisar kazasına bağlı köyler, nüfusları ve buralarda yaşayan cemaat adlarıyla sıralanmıştır. Belirtilen köyler şunlardır:

    Hacı Enbiya, Mirsevan, Sürmelü, Mermerlüce, Değirmenlüce, Gevher, Örtülüpınar, Güllüce-i Küçük, Günlüpınar, Bilpınar (diğer adıyla Hont Hacı), Incık, Akin Sarayı, İnbisat, Buzağu, Devekovan, Kızılmescit, Kızılviran, Bucak, Masancık, Hırka, Ala Yundlu, Oranköy, Yelincek(diğer adı Seramin), Alay Köyü, Karakenise, Çardak, Öküzözü, Salnak, Yillüdere, Helvacı, Nasreddin, Halkalı Kuyu, Uluviran, Şeyhler(diğer adıyla Manastır), Torlaçkan(diğer Adıyla Altuntaş), Kardan, Eymür Fakihli, Adatepe, Kızılköy, Ağça Ahur, Karakuyu, Uz
    unova, Hisarcık, Karakaya Boğazı, Keçiöyüğü, Sundaüyiğü, Kozluca, Sarıkaya(diğer adıyla Sarıağıl), Oruklu, Demirkaran ve Samangedüğü, Karaseki, Karacaoğlu Kuyusu, Paşa Hatun, Ahi Kuyu, Bostanboğazı, İlanluca, Söğütçük, Zengibağı, Yassıviran, Beşağıl, Büyükyağan, Karahınlı Cunt Hacı, Tokluyüğü, Yavşanözü, Kalınağıl, Çiftlik, Ahmet Viranı, Pazarlı, Bozkır, Boğazköy, Ocakhasan, Gürcü, Tayılı, Aşağı Boğazköy, Yukarı Boğazköy, Çanaklı, Çimencik, Emirlü Kışlası, Uuznova, İkizli, Çiftağıl, Sarıyahşi Kışlası, Kiçiköy(diğer adıyla Keçiviran), Kısaviran, İçme, Fazıl Tepesi, Barandörtlükuyu, Sekizpınarı, Bağdatlu, İnişhisarı, Akçaşehir, Efirge, Burhaneddin.

    Bu köylerde yaşayan kabile ve cemaatlerin dağılımı şöyledir:




    Oymak/Aşiret/Cemâatin Adı

    Yerleşme Yeri

    Bağlı Olduğu Topluluk

    Ayaş,Ayaşlı(Ayaşlu)

    Yüreğir kazası( Adana sancağı), Adana, Silifke, Karataş kazaları(İçel sancağı), Söğüd kazası(Hüdâvendigâr sancağı)

    Yörükân taifesinden

    Bozdoğan,Bozdoğancı,

    Bozdoğanlı(Bozdoğanlu)

    Bozdoğan Yörükleri

    İçel sancağı, Gülnar kazası (İçel kazası), Adana eyaleti, Sis sancağı, Kars-ı Meraş sancağı(Maraş eyaleti), Silifke kazası(İçel sancağı), Elvanlı kazası (Tarsus sancağı), Aydın sancağı, Zağra-i Eskihisar kazası (Paşa sancağı), Kars-ı Zülkadriye kazası(Kozan sancağı), Kayseriyye sancağı, Çukurova, Edirne kazası (Paşa sancağı)

    Konar-Göçer

    Yörükân taifesinden

    Bozdoğanlı cemaatı, Kerimoğulları aşiretindendir.

    Bozkır,Bozkur,Bozkırlı(Bozkırlu),

    (Bozkır Yörükânı)

    Gülnar kazası (İçel sancağı), Ermenek kazası ( İçel sancağı), İçel, Adana, Kırşehri, Bozok, Tarsus, Sis, Konya, Karaman, Beğşehir, sancakları,Sinanlı ve Silifke kazaları

    Türkmân Yörükânı taifesinden

    Bozkır yörükânı cemaatı, İçel sancağında Küre nahiyesinde (Gülnar kazası) Sığırcık nâm mahalde olup yaylakları Anamur’da Kırkkuyu nâm mahaldir.

    Çakır, Çakırlar,Çakırlı(Çakırlu),

    Çakırlılı, Çakırlulu

    Kırşehri,Aksaray, Kayseriyye ve Bolu sancakları,Saruçam kazası(Adana sancağı),Meraş sancağı, Yalvac kazası(Hamid sancağı),Edirne kazası, Süleymaniye kazası(Musul eyaleti),Sinob kazası(Katamoni sancağı), Gümülcine kazası(Paşa sancağı), Niğde ve Kaarahisar-ı Şarkî sancakları, Bursa kazası(Hüdâvendigâr sancağı), Ulaş kazası(Tarsus sancağı), Siroz sancağı, Karahisar-ı Sahib sancağı, Erguvan kazası(Amasya sancağı),Pazarköyü kazası(Kocaeli sancağı), Biga sancağı, Toht kazası(Kengiri sancağı), Akşehir sancağı, Develi kazası(Niğde sancağı)

    Konar-Göçer

    Ekrâd Yörükânı taifesinden

    Hacıhasan,Hacıhasanlar,

    Hacıhasanlı(Hacıhasanlu),

    Hacıhasanoğulları

    Kütahya, Meraş, Diyarbekir, Adana, Tarsus, Sis, İçel, Karaman sancakları, Koçhisar kazası(Aksaray sancağı),Zağfiranbolu kazası(Kastamoni kazası), Buladan karyesi(Kütahya sancağı), Denizli kazası(Kütahya sancağı),Yeni İl kazası(Sivas sancağı),Sarayköy kazası(Kütahya sancağı)

    Türkmân Yörükânı taifesinden

    Kalkanlı(Kalkanlu)

    Teke, Kerkük ve Ankara sancakları

    Yörükân taifesinden

    Karaenbiyâlı(Karaenbiyâlu)

    Adana eyaleti

    Yörükân taifesinden

    Karamehmed,Karamehmedli (Karamehmedlü),Karamihmad (Karamihmadlı,Karamihmadlu)

    Adana, Sis sancakları, Çorlu kazası(Vize sancağı)

    Yörükân taifesinden

    Kayırcanlı,Kayırlar,Kayırlı (Kayırlu),

    Kayarlar(Kayarlu),Kayırcan,Kayırca nlı

    (Kayırcanlu)

    Adana ve Tarsus sancakları,Yüreğir kazası (Adana sancağı), Kepsud kazası(Hüdâvendigâr sancağı), Aksaray sancağı, Balasun kazası(Beğşehri sancağı)

    Yörükân taifesinden

    Runkuş,Runkuşlu(Rumkuş)

    Yüreğir kazası(Adana sancağı), Adana eyaleti, Haymana kazası(Ankara sancağı)

    Yörükân taifesinden




    Yukarıda sıralanan köylerden Gevher’de “ küçük Runkuş kabilesinden Ali Hanlı cemaati ”, Karaseki’de “ Bozkırludan Körtü cemaati ”, Çiftlik’te “ Runkuş kabilesinden Kayırcanlu cemaati ”, Sarıyahşi Kışlası’nda “ Kayırcaklu cemaatine mensup 37 kişi ile Erdivanlı cemaatine mensup 4 mükellef erkek ”, Kiçiköy’de “ Kayırcaklu cemaati ” oturmaktadır. 1584’te Sarıyahşi ve Sarıyahşi’ye komşu köylerde yaşayan kabile ve cemaatler ise şöyledir:




    Kabile

    Cemaat

    Bozdoğan

    Araplar
    Bucaklı
    Iğdır
    İldurlu

    Bozkırlu

    Alemüddin
    Ayaşlu
    Barsaklar
    Celaürlü/Celayirli
    Çakakçı
    Fakihli
    Gönder Hacılu
    Gönderışıklı
    Görkler
    Hacı Hasanlı
    Hisarbeylü
    Kalkanlı
    Kamatlı
    Kara Mehmetlü
    Karaenbiyalı
    Karaisalı
    Karasultanlı
    Kaydamuş
    Körtü
    Sultanlı

    Hintlü

    Bendelü
    Yedekler
    Köseler
    Serik
    Nogeran

    Runkuş

    Ali Hanlu
    Erdivan
    İlyas Fakih
    Karakışla
    Kayırcaklu
    Kayırcanlı
    Oğlakkişi




    Osmanlı Devleti kayıtlarına göre, 1584 yılı itibariyle Sarıyahşi’ye ilk yerleşenler Runkuş kabilesinin Kayırcaklu cemaatine mensuptur. Karaseki’de Bozkırludan Körtü cemaati, Kiçiköy(bugünkü Keçiköy)’de Kayırcaklu cemaati yaşamakta idi.

    Yer (şehir, köy, dağ, tepe, akarsu, kaynak, pınar, orman, deniz, ada, ülke vb.) adlarının kökeni, anlam ve gramer yapısı ile uğraşan bilim dalı olan yer adları bilimi (toponomi), ad bilimi(onomastik) çalışmaları içinde önemle bir yere sahiptir. Çünkü bu alandaki çalışmalardan yalnızca “ geçmişe ait bilgiler edinilmekle kalmamakta, dil tarihine, yerleşme tarihine, ülkenin etnik yapısına ilişkin önemli ip uçları da elde edilmektedir.”

    Sarıyahşi’deki mevki(yer) isimlerinden
    Karaseki, Keçiköy ve Rumkuş adlarının var oluş sebeplerini ve değerlerini herhâlde anlamaya başlamış olmak gerekir.

    Sarıyahşili aklı selim sahibi hemşehrilerimden istirhamım şudur: Sarıyahşi’de kullanılan yer adları ve adlarını lütfen tarafıma bildiriniz. Ben aciz de kazandıklarımı Sarıyahşi’nin dün-bugün-yarın bütünleşmesinde rahatlıkla kullanabileyim…

    İLHANLILAR'DA AHMED TEKÜDER DÖNEMİ VE SELÇUKLULAR

    0 yorum  

    İLHANLILAR'DA AHMED TEKÜDER DÖNEMİ VE SELÇUKLULAR
    İlhan ERDEM

    1- Teküder'in İlhanlı Tahtına Oturması veİlk Faaliyetleri
    Abaka öldükten sonra İlhanlı tahtına kimin geçeceği konusunda
    anlaşmazlık çıkmıştı. Şehzadelerden Kongurtay, Hülecü ve Cuşkab, emirlerden
    Şiktur Noyan, Suncak Aka, Arab ve Karabukay Abaka'nın kardeşi Ahmed'in
    hükümdarlığını münasip görürken, Olcay Hatun ve maiyeti o sırada daha
    ölmemiş olan diğer kardeşi Mengü Timur'u; Emir Buka, kardeşi Aruk ve
    Akbuka da İlhan'ın oğlu Argun'u destekliyorlardı. Durumun karışık bir hal
    aldığı sırada, ümeradan Şişi Bahşi, şehzade Argun'u padişahlık iddiasından
    vazgeçinneyi başardı. O sırada Mengü Timur da ölmüş olduğundan, Ahmed
    Teküder taht için tek aday durumuna geldi. Bütün Moğol ileri gelenleri 26
    Muhanem 681'de (6 Mayıs 1282) Ahmed'in tahta geçmesi için anlaştılar. Buna
    karşılık şehzade Argun, Horasan valiliği ile taltif ediliyordu. Bu şartlar
    dahilinde o, müneccimlerin uğurlu gün saydıklan 13 Rebi'ü'I-Evvel 681 (21
    Haziran 1282) Pazar günü, sağ elinden Kongurtay ve sol elinden de Şiktur
    Noyan tutmak suretiyle tahta çıkarıldı. Din olarak Müslümanlığı seçtiği için
    ismini Ahmed koydular. Ayrıca "Sultan" ünvanını aldı. CüIGs merasimi sona
    erdikten sonra, vaktiyle Hülagu 'nun biriktirdiği altınları Şal1fadasından getirten
    sultan Ahmed, herkese para dağıtmaya başladı. Öyle ki, ordudaki sıradan bir
    nefere bile 120 dinar vermişti!. Bizce bu savurganlık ilerde İlhanlı maliyesini
    iflasa götüren sebeplerden birisi olacaktı.
    CüIGs töreninden sonra devlet işlerine dönen yeni İlhan'ın, ilk icraatı
    kendisinin tahta çıkmasında büyük emekleri olan Kongurtay'ı Temmuz 1282'de
    Anadolu valiliğine göndermek oldu. Ayın sonuna doğru da Emir Akbuka'yı ona
    yardımcı olarak yola çıkardı. Devlet mansıplarını dağıttıktan sonra kendisi de
    Şeyh Abdurrahman adlı bir Türkmen şeyhiyle tanışaı-ak dostluk kurdu. Sık sık
    onun Anan'da bulunan dergahına gidip gelmeye, semahlarına katılmaya
    başladı. Ahmed, kendini şeyhe o kadar kaptırmıştı ki, bu sebepten devlet işleri
    aksamaya ve emirler de hoşnutsuzluklarını dile getirmeye başlamışlardı. Hatta
    bazıları şehzade Argun'la, hükümdar olması için gizli ittifak bile yapmışlardı.
    Ancak sultan Ahmed bütün bunları görmezlikten gelerek Şeyhle günlerini
    harcıyordu
    Anadolu'da ise Gıyaseddin Keyhüsrev tahtta olmasına rağmen Aksarayı'ye
    göre sultan Ahmed yanında bulunan II. İzzeddin Keykavus'un oğlu Gıyaseddin
    Mesud'u Anadolu'ya gönderdi ve Selçuklu ülkesini ikiye bölerek batı bölgesini
    ona verdi. Sultan II. Mesud Anadolu'ya girip Erzincan'a geldiğinde, Taceddin
    Mutez'in oğlu Mücireddin Emirşah onu karşıladı. Bu harekete memnun olan
    sultan, Mücireddin'i Saltanat Naibliğine atadı ve ilgili yarIığı almak üzere onun
    İlhan'ın katına gönderdi. Sultan Gıyaseddin Keyhüsrev ise, kendine haber
    verilmeden ülkesinin İlhan tarafından ikiye bölünerek yarısının başkasına
    verilmesini hazmedememiş ve küskün bir şekilde Erzincan'a çekilmişti. Ayrıca
    yeni İlhan'ı tebrike de gelmemişti. Bunlarda sultan Ahmed'in dikkatini
    çekecekte.
    Öte yandan sultan Gıyaseddin Mesud'un, Abaka devrinde de Anadolu'da
    sultanlık yaptığına dair işaretler vardır. Nitekim 629/1231 tarihinde bina edilmiş
    Uluborlu'daki Alaeddin Camii'nde bulunan onarım kitabesine göre sultan
    Gıyaseddin Mesud 680/1281-2 tarihinde Selçuklu sultanıdır4.
    Ayrıca Memlük kaynaklarına göre sultan Ahmed, 681 Cemaziyü'l-Evvel 19'da
    (25 Ağustos 1282) Mısır'a elçilikle gönderdiği Emir Bahaeddin Selçuklu sultanı Mesud 'un
    atabeki idi
    Bütün bunlar, sultan Mesud'un hiç olmazsa 680/1281 yılı sonunda
    Anadolu' da hükümdar ortağı olarak saltanat sürdüğünü bize göstermektedir
    Yine buradan devamla diyebiliriz ki, Abaka ölüp yerine Ahmed Teküder tahta
    çıktığında, sultan Mesud onu tebrik için Tebriz' e gitti ve orada iyi
    karşılandıktan sonra tekrar makamına iade edildi. Anadolu'nun diğer yarısına
    hükmeden III. Gıyaseddin Keyhüsrev ise Erzincan' a geldiğinde Selçuklu
    tahtının tekrar ikiye bölündüğünü öğrenince İlhan'ın katına gitmekten vazgeçti
    ve Erzincan'da ikamete başladı, ki bu durum Kongurtay'ın gelişine kadar
    sürmüş olmalıdır
    2-Teküder'in MemlUkler ile Barış Teşebbüsü ve Sonuçları
    Kuruluşundan beri Memlüklerle devamlı olarak savaş ve düşmanlık içinde
    olan İlhanlılar, Teküder devrinde bu politikayı değiştirme yoluna gittiler. ilhan
    Teküder, sözünden çıkmadığı şeyhi Abdurrahman ve Sahib-i Divan Şemseddin
    Cüveynı'nin telkinleriyle ünlü alim Kutbeddin Şirazı ve sultan Mesud'un
    atabeki, Emir Bahaeddin'i 25 Ağustos 1282'de sulh teklif eden bir mektupla
    Mısır'a gönderdi. İslamı bir tarzda "Bismilahirrahmanirrahim, bi-kuvveti'l-lahi
    ve ba-ikbal-i Kaan: Haza Fermanu Ahmed ila Sultan-ı Mısr" diye başlayan
    mektupta, Teküder artık Müslüman olduğundan bahisle bundan böyle
    Müslümanların rahat ve huzur içinde yaşaması için çalışacağını, kendileri gibi
    Müslüman olan MemlUklerle düşmanlığa gerek olmadığını bildirmekteydi.
    Elçiler Mısır'a varıp mektubu verdiler. MemlUk sultanı mektupta yazılanları
    okudu ancak İlhanlı hükümdarını inandırıcı bulmadı. Bu sebeple İlhan'a karşılık
    yazılan cevapta Moğollar'ın Müslüman olduklarına pek inanmadıklarını, zira
    Kongurtay'ın Anadolu'da Müslüman halka neler çektirmekte olduğunu
    bildiklerini ifade ile "Eğer siz barış için samimi iseniz işgal ettiğiniz yerlerden
    geri çekilmeniz gerekir; ondan sonra sulh görüşmelerine başlarız". denildi.
    MemlUklerden gelen bu açık ve sert mesaja rağmen Teküder onlarla anlaşma
    yapabilme umuduyla bu kez Şeyh Abdurrahman'ı elçi olarak Mısır'a
    göndermeye karar verdi İlhanlı hükümdarının MemlUkler'e yakınlaşma çabası Moğol ileri
    gelenlerinde hoşnutsuzluk yaratmıştı. Bunu fırsat bilen Horasan valisi şehzade
    Argun 1282 kışını geçirmek üzere Bağdad'a geldi. O buralarda boş durmayarak
    Siyah Kuh'ta kışlamakta olan Abaka Han'ın hassa komutanlarıyla haberleşmeye
    başladı. Hassa ordusunun başında bulunan şehzadeler Keyhatu ve Kongurtay,
    ümeradan Togaçar, Cavkur, Doladay Aydacı, İci Tutgavul, Guşi ve Konçkabal
    şehzade Argun'un tahta geçmesi arzusundaydılar. Sultan Ahmed ise bu ilişkiyi
    uzaktan endişe ile takip ediyordu. Şehzade Argun buradaki kendi yanlısı güçleri
    örgütledi ve komutanları Cuşkab, Aruk ve Kurmuşi'ye Diyarbekir yöresinde
    kışlarnalarını emretti. Bu sayede Anadolu' dan kendisine karşı bir hareketin
    önüne geçmiş olacaktı. Şehzade 1283 baharında Horasan'a doğru yola çıktı.
    Rey'e ulaştığında buranın şıhnesini dövdürdü ve elleri ayakları bağlı bir şekilde
    sultan Ahmed'e gönderdi. Bununla da yetinmeyip her vakit İlhan'ın katına
    Sahib-i Divan Şemseddin'in kendini zehirletmek istediğine dair elçiler
    gönderdi. Bu sebeple ilhanlık katında da gerginlik artıyordu
    Şehzade Argun, Rey üzerinden Mazenderan'a vardığı zaman Aykacı
    Noyan bir tümenle gelerek ona katıldı. Buradan Amu Derya bölgesini korumak
    ile görevli Hindu Noyan'a kendine katılması için çağrı yaptı. Ancak Hindu
    Noyan gelmedi ve şehzadeyi İlhanla arasını düzeltmeye çağırdı

    3-Kongurtay'1ıı Öldürülmesi veSultan Gıyaseddin Keyhüsrev'in Azli
    Sultan Ahmed'in İlhanlı tahtına çıkması için büyük çaba harcayanlardan
    biri olan şehzade Kongturtay, mükafatını Anadolu valiliğine tayin edilerek
    almıştı. Anadolu'da sultan III. Gıyaseddin Keyhüsrev o sıralarda Erzincan
    civarında ikamet etmekteydi. Sultanın bulunmamasını fırsat bilen Karamanh ve
    Eşref oğlu Türkmenleri harekete geçerek Konya ve Akşehir vilayetlerine
    saldırmışlar, buralarda korkunç yağma ve talan hareketlerinde bulunmuşlardı.
    Sultan Gıyaseddin durumu öğrenince hemen Moğollar'a bildirdi ve acele
    yardım istedi. İşte o anda Kongurtay da Anadolu'ya gelmekte idi. İkisi
    Erzincan'da buluşup Konya'ya Türkmenler üzerine yürüdüler ve sabahleyin
    Türkmenler'in gafil olduğu bir sırada baskın yaparak Konya ve çevresindeki bir
    çok Türkmen'i katlettiler. Bu olaylar sırasında Konya şehri o kadar harap
    olmuştu ki, kaynağınızın kaleme alındığı bir asır sonrasında bile şehir mamur
    hale gelememişti. Türkmenler'i Konya çevresinden uzaklaştırmakla yetinmeyen
    Moğol şehzadesi Kongurtay onları tümden yok etmek amacıyla arkalarından
    gitti. Ermenek'ten Mut beldesine kadar Karaman bölgesini talan etti ve bir çok
    Türkmen öldürdü. Öyle ki, eğer sultan Ahmed Moğol şehzadesini bölgeden
    çekmeseydi, belki de Karaman diyarında tek bir Türkmen kalmayacaktı! i . Bu
    katliam o kadar korkunç olmuştu, ki etkisi Mısır'a kadar ulaşmış, Memlı1kler
    Kongurtay'ı sultan Ahmed'e şikayet etmişlerdiıı.
    Yukarıda değindiğimiz gibi sultan Ahmed Mümlükler ile ne pahasına
    olursa olsun bir sulh anlaşması yapabilmek amacıyla Şeyh Abdurrahman'ı elçi
    olarak görevlendirmişti. Beri yandan da Kongurtay'a haber salıp MemlGkler'le
    barış için yapılacak kurultaya davet etti. Şehzade de bu davete icabetle, yanına
    Sultan III. Gıyaseddin Keyhüsrev'i de alarak yola çıktı. Kaynağın belirttiğine
    göre Anadolu 'nun diğer yarısına hükmeden sultan Gayaseddin Mesud da
    kurultaya katılmak için İlhanlı başkentine gitmişti 13. Kongurtay yola çıktığı
    zaman yakınlarından Çerik isimli birini Anadolu'dan topladığı çeşitli
    hediyelerle birlikte şehzade Argun'a yolladı ve bu zamana kadar kendisiyle
    ilgilenemediği için de özür diledi. Argun, Kongurtay'ın elçisini çok iyi karşıladı
    ve ona iltifatlarda bulundu. Elçi dönerken de Kongurtay'a verilmek üzere iki
    aded gerdanıık (zincir) gönderdi. Sultan Ahmed durumu öğrenince
    Kongurtay'dan şüphe etmeye başladı. Zira açıkça kendine isyan etmiş birine
    hediye gönderiyor, saygı duyuyordu. Bunun yanında yakınlarının verdiği habere
    göre Kongurtay Moğol yılbaşının başladığı gün sultan Ahmed'i yakalayıp hapse
    atmak için şehzade Argun'la anlaşmıştı. Bu konuda Küçük Okçu ve Şadi Ahtacı
    da kendilerine yardımcı olacaktı. Bu haber karşısında iyice kuşkulanan ve
    kendinden emin olamayan sultan Ahmed, yılbaşından bir gün önce damadı
    Alınak Noyan'ın evine gitti ve onu, o sırada payitahta yeni gelmiş olan
    Kongurtay'ı yakalamakla görevlendirdi. Ertesi gün sabahleyin Alınak
    Kongurtay'ı kolayca ele geçirerek İlhan'ın huzuruna getirdi. Kongurtay
    sorgulandıktan sonra Moğol1ar'ın Biçin yılı başı olan 682 Şevval 2Tde (18
    Ocak 1284) öldürüldü. Şehzade ile işbirliği içinde oldukları iddia edilen Küçük
    Okçu da katledilirken, Bağdad civarında şehzade Argun adına faaliyet gösteren
    Çuşkab ve diğer ümera ile Tebriz'de bulunan Togaçar, Konçkabal, Doladay,
    Cuşi ve Çavgur tutuklandılar. Diğer bir Argun yanlısı olan şehzade Keyhatu da
    tutuklu olarak İlhan'ın huzuruna getirilirken bir yolunu bularak şehzade
    Argun'un yanına kaçmış ve durumu ona anlatmıştı. Şehzade o sırada Save'de
    bulunuyordu

    4- Şehzade ArgUll ile Mücadele ve Sonuçları
    Bundan sonra sultan Ahmed, 683 yılı Muharreminde (1284 Mart'ı) Argun
    meselesini kökünden çözmek için Moğol, Müslüman, Ermeni ve Gürcüler'den
    müteşekkil 100.000'i aşkın bir ordunun başında harekete geçti. Öncü olarak
    Alınak, Kutup, Eşik Tuğlu, Yasar Agul, Şadi ve Tugay gibi ünlü noyanları
    15.000 kişilik bir kuvvetle gönderdi. Argun da bu arada ordu toplamakla
    meşguldü. Önden giden Alınak Kazvin' e ulaştığı sırada sultan Ahmed de 683
    Safer Tde (25 Nisan 1284) 8 tümen askerle Mugan'dan hareket etti. Ayın
    13'ünde (1 Mayıs 1284) Argun Talikan civarında görülmüştü. İlhan, Alınak'a
    haber göndererek şehzadeyi takip etmesini istedi. Derhal takibe geçen Alınak ile
    şehzade Argun 683 Safer 16 (4 Mayıs 1284)'de Kazvin hududundaki Ak Hoca
    mevkiinde karşılaştı. Şehzade Argun' un şiddetli saldırısı karşısında
    dayanamayan Noyan, sultan Ahmed'in yanına kaçtııs.
    İran'da taht kavgaları yaşanırken Anadolu'da da yeni gelişmeler oluyordu.
    Öldürülen şehzade Kongurtay'la birlikte ilhanlık katına gitmiş olan sultan
    Gıyaseddin Keyhüsrev de cezaya uğramış, Selçuklu tahtından azledilerek
    Erzincan'da yaşamaya mecbur edilmişti. Buna sebep herhalde Kongurtay'a olan
    yakınlığı olsa gerektir. Gıyaseddin'in azledilmesinden sonra Selçuklu saltanatı
    gene o sırada İlhan' ın huzurunda bulunan II. Gıyaseddin Mesud' a verildi ve o
    saltanat yarlığı ile birlikte Anadolu 'ya gönderildi. Il, Mesud Konya' da 682
    Zilkade (Şubat 1284) sonunda Selçuklu hükümdarı olarak tek başına tahta
    oturdul6• O, cülGs merasiminden sonra devlet mansıplarını yeniden belirledi. Bu
    görevlendirmede vezirlik Fahreddin Ali de kalırken saHanat naipliğine
    Mücireddin Emirşah, müstevfiliğe Hoca Nasireddin, pervaneliğe de İmadeddin
    Zencanf getirildi. Kaynağın belirttiğine göre bilhassa İmadeddin Zencanı'nin
    vakıf ve imaretlere yeniden faaliyet izni vermesi ile Anadolu'da insanlar kısmen
    rahat ve huzur ortamına kavuştular
    Bunun yanında önceden Memlükler'le sulh yapmak üzere sultan Ahmed
    tarafından görevlendirildiğin i gördüğümüz Şeyh Abdurrahman, hazırlıklarını
    tamamladıktan sonra Mardin'e varmıştı. Burada kendisine bir MemlGk elçisi
    gelerek sultan Kalavun'un Şam'da beklediğini söyledi. Bunun üzerine Şeyh 682
    yılı Şevval lO'da (3 Ocak 1284) harekete geçti. Harran, Bire ve Haleb yoluyla
    Zilhicce ayının 12. günü (13 Mart 1284) Dımaşk'a ulaştı. Ancak MemlGk
    sultanı burada yoktu; sözünü tutmamış çekip gitmişti. Belki de uzun süre onu
    bekleyememişti. Şeyh Dımaşk'ta MemlGklerce hemen hapsedildi ve bir süre
    sonra da orada öldüIS.MemlGklerle sulh teşebbüsü de boşa giderken, Teküder'in
    itibarı daha da sarsılmıştı.
    İran'da taht mücadelesi bütün şiddetiyle devam ediyordu. Alınak'ı mağlup
    eden Argun, bu kezAbizzat İlhan'ın harekete geçmesi sonucu Horasan'a kaçmak
    zorunda kalmıştı. Asi şehzadeyi takip ile görevli sultan Ahmed'in öncüleri,
    Argun' a itaat eden vilayetlerde zulüm ve talana başlamışlardı. Şehzade bunu
    öğrenince vakit kazanarak dağılmış olan ordusunu toplamak için İlhan'ın
    huzuruna bir elçi göndererek "Kendisinin asla Aka'sına kılıç çekmediğini ancak
    Alınak' ın saldırıp mallarını yağmalaması sonucu onu def etmek zorunda
    kaldığını" söyledi. O sırada Kazvin hududunda bulunan sultan Ahmed bu
    sözlere kulak asmadı ve yürüyüşüne devam etti. Argun bunun üzerine barış
    teklifini bir defa daha tekrarladı ve şehzade Keyhatu'yu İlhan'ın huzuruna
    gönderdi. Sultan Ahmed tekliflere kayıtsız kalırken başta Buka olmak üzere
    bazı emirler barıştan yanaydı ve çeşitli bahanelerle
    sultanı Argun'a saldırmaktan alıkoyuyorlardı. Sultan bunu anlayınca, Buka'yı kumandanlık
    görevinden alarak yerine Akbuka'yı tayin etti. Buna gücenen Buka da gizlice
    Argun tarafına meyletti ki bu da Ahmed Teküder'ın sonunu hazırlayacaktır. Bu
    arada da şehzade Argun 683 Rebi'ü'ı-Ahir 9'da (25 Haziran 1284) Kelat Kuh'a
    varmıştı. Bunu haber alan Ahmed'in komutanı Alınak süratle gelerek şehzadeyi
    kuşattı. Alınak, kaçacak yeri olmayan Argun'u teslime zorladı ve "Eğer teslim
    olursa İlhan tarafından affedileceği" yolunda teminat verdi. Sonunda şehzade
    ikna edilerek Alınak19 ile beraber Ahmed'in karargahına geldi. Sultan Ahmed,
    beklenilenin tersine, yeğenini iyi karşıladı ve iltifat etti. Hatta onun ordugahta
    kalmasına izin verdi (13 Cemaziyü'l-Evvel 683/28 Temmuz 1284). Bir süre
    sonra Ahmed, Kutuy Hatunu ziyaret etmek amacıyla ordugahtan ayrıldı ve
    yerine de Alınak'ı vekil olarak tayin etti. Sultan'ın ayrılmasını fırsat bilen Buka
    da gizlice harekete geçti. O, emirleri hükümdarlığın gerçekte Argun'un hakkı
    olduğuna inandırmaya uğraşıyordu. Kendisini Aruk, Cuşkab, Kurmuşi ve
    Arksun Noyan destekliyorIardı. Bunlar sultan Ahmed'in şehzadeyi İsferayin
    yakınlarında öldüreceğine dair bir söylenti duyunca Argun'u kaçırmaya karar
    verdiler. Bu amaçla bir Toy düzenleyerek Alınak ve adamlarını sarhoş etiler.
    Gece olup da ordu komutanı ve nöbetçiler sızınca Argun' u göz hapsinde
    tutulduğu çadırdan çıkardılar. Doğruca Buka'nın evine gittiler. Orada silahlarını
    kuşanıp atlarına binerek tekrar ordugaha geldiler ve hiç bir şeyden habersiz
    sızmış bir halde yatan Alınak ve adamlarını öldürdüler, ordugahı ele geçirdiler.
    Sultan Ahmed daha yarı yolda iken emirlerden Akbuka, Legizi, Amkacin
    gelerek durumu bildirdiler. Ahmed hemen ordu toplayarak savaş yapılması
    fikrini ortaya attı. Ancak o arada gelen Mazuk Kuşcu adamlarının
    öldürüldüğünü ve diğerlerinin de Argun 'la ittifak yaparak üzerlerine doğru
    gelmekte olduklarını söyledi. Bunun üzerine sultan Ahmed geri döndü. Kalpuş
    ve İsfareyn üzerinden Irak'a doğru yollandı. İlhan'ın arkasından bir zamanlar
    Kongurtay tarafından Argun'a elçi olarak gönderilmiş olan Çerik, 4.000 kişi ile
    gönderilden. Sultan Ahmed merhametinin kurbanı olmuştu.
    Bir taraftan sultan Ahmed takip edilirken diğer taraftan yeni İlhan'ın kim
    olacağı konusunda tartışmalar başlamıştı. Emir Buka Argun'a meylederken,
    Aruk Cuşkab'ın Tekna'da Hülecü'nün hükümdar olması gerektiğini
    söylüyorlardı. Durumun nazik bir hal aldığını gören Buka derhal müdahale
    ederek yeni İlhan'ın seçim işini sultan Ahmed'in yakalanması sonrasına
    bırakmayı teklif etti. Orada bulunanlar biraz da isteksiz olarak bunu kabul
    edince Buka, Argun'u tahta g~çirtmek için gerekli zamanı bulmuş oldu. O ve
    şehzade Argun 683 Rebf'ü-l-Ahir 2S'te (13 Temmuz1284) Ahmed Teküder'in
    peşine düştüler. Yüzağaç mevkiine geldiklerinde sultan Ahmed'in önceden
    tutuklatmış olduğu Togaçar, Konçkabal, ve Doladay Tebriz'den gelerek
    Argun'a katıldılar. Böylece şehzade biraz daha kuvvetlenmiş oldu. Bu arada da
    sultan Ahmed Derbent taraflarında yakalanmış, Argun'un huzuruna getirilmişti.
    Ona Kongurtay'ı niçin öldürdüğü ve Alınak'ı neden üzerlerine gönderdiği
    soruldu. O hata yaptığını kabul ederek bir daha yapmayacağını söyledi. Sultan
    Ahmed'i annesi Kutuy Hatun'un hatırına bağışlayacaklardı. Ancak öldürülen
    Kongurtay'ın annesi ve çocuklarının feryatları ile tam o anda şehzadeler Hülecü
    ve Cuşkab'ın Hemedan'da isyan hazırlığı içinde olduğu şeklinde alınan haberler
    sonucu Ahmed'in öldürülmesine karar verildi ve o 683 Cemaziyü'l-Evvel 26
    gecesi (l1.8 .1284) Kongurtay'ı öldürtmesine kısas olarak öldürüldüZ!.
    Onun öldürülmesi bilhassa İlhanlı tebası içinde ekseriyeti teşkil eden Müslümanlar ve
    Selçuklular için bir kayıp sayılabilir. Zira Argun 'un dönemi onlar için pek de
    parlak olmayacaktl.
    Sonuç olarak, Teküder'in iki yıldan biraz fazla süren hükümdarlık dönemi,
    İlhanlı tarihi için pek de parlak geçmemiştir. O, dışta Memlükler ile barış ve
    işbirliği yapma çabasında başarısızlığa uğrarken, içte de zayıf kişiliği sebebi ile
    istikrarı sağlayarnamış, Moğol feodallerini dizginleyememiştir. Buna karşılık,
    Teküder'in dilli tercihi Müslümanlar ve İslam dünyası için bir zafer sayılabilir.
    Anadolu'ya gelince, Moğolların 1277 Memlı1k müdahalesinin ardından
    Anadolu' da kurdukları rejim siyası manada Türkmenlere kısmı özerklik
    verirken Selçuklu hanedanını güçlendirip yerli feodalleri sindirme esasına
    dayanıyordu. Ekonomik alanda ise kaynaklar ve üretim meta'ı, büyük bölümü
    İlhanlı hazinesine aktarılmak kaydıyla İlhan ve Moğol feodaller arasında
    paylaşılmıştı. Ahmed Teküder'in kısa hükümdarlık devrinde de Anadolu'da
    uygulanan Moğol sisteminde fazla bir değişiklik yapılmamıştır. Eski yapı
    korunmuştur. Bu rejime karşı çıkan zümreler de Kongurtay örneğinde
    görüldüğü üzere, çok sert ve acımasız bir biçimde cezalandırılmıştır. Yine bu
    dönemde, Selçuklu hanedanı zayıflatılmış ve ülke iki ayrı yönetime ayrılmıştır.
    Ülkedeki Moğol feodaller ise güçlendirilmiştir.