Eski Devirler
Anadolu, bir çok göçlere sahne olması, burada bir çok devletlerin yer alması bakımından dünya tarihinde özel bir yer taşır. Bölgemiz ise bu önemli ülkenin düğüm noktası teşkil eder.
Anadolu da kurulan ilk büyük teşkilatlı devlet Hitit Devleti olup bunun çekirdeğini, tarihi sınırları içinde bölgemiz teşkil eder,
M.Ö. 230 dan sonra, daha önce Balkanlardan Anadolu ya geçmiş olan Galatlar, İç Anadolu'ya yerleştiler. M. Ö. ikinci asırda, Romalılar bir çok fırsatlardan ustalıkla istifade ederek, "Asya Eyaleti"ni genişlettiler ve bütün Anadolu'yla beraber bölgemizi de ele geçirdiler.
İlçemizde Alişar ve Kerkenez Dağı'nda yapılan inceleme ve kazılarla "Hitit ve Eski Devirlere" ait daha sağlıklı bilgiler elde edilmektedir.
Bizans Dönemi
M.Ö. 395 yılında, Roma İmparatorluğu ikiye ayrılınca, Anadolu ve dolayısıyla bölgemiz, Doğu İmparatorluğu'nun (Bizans'ın) payına düştü. Orta çağlarda da Anadolu birçok istilalâra ve savaşlara sahne oldu. Bizanslılar zamanında bu bölgenin "Pitriya" adıyla anıldığı rivayet edilmektedir.
Selçuklu Dönemi
Bölge, 1071 Malazgirt zaferinden sonra Türk topraklarına katılmıştır. Önceleri merkezi İznik olarak kurulan (1075) Türk Devleti'ne bağlı Kayseri Beyliği'nin sınırları içerisindeyken, 1127'den sonra Anadolu Selçuklu Devleti'ne Tabii Danişmend Oğulları Beyliği'nin topraklarına katılmıştır.
Şeyh Hoca Ahmet Yesevi hazretlerinin halifelerinden Emirci Sultan (lakabı Şerefüddin) adı ile anılan Osman Efendi, bu dönemde gelerek bölgenin İslâmlaşmasında büyük hizmetler etmiştir. Fuat Köprülü, bu hizmetin Şeyh Ahmet Yesevi'nin isteği ve iradesi üzerine olduğu kaydeder. (4) Emirci Sultan'ın Anadolu'da Keykâvus Kalesi yakınlarında konakladığı, sonra Yozgat'ın Keçikıran Köyü'ne yerleştiği anlatılır. Sivas'a Vali tayin edilen Selçuklu Veziri Osman Paşa Emir_i Çin'in Şöhretini duyarak yanına gelir, sohbetinde bulunur ve talebesi olur.
Salmanlı, Danışman (Danışman Çiftliği Cihanşarlı Köyü arazisi içindedir.), vs. gibi aile ve köy isimleri Danişmendlilerden gelmektedir. Bölge 12.y.y.da İkinci Kılıçaraslan Danişmendlilerin hakimiyetine son verince, Selçuklu hâkimiyetine girmiştir.
Bozok'tan Yozgat'a
"Boz Ok, bilindiği gibi, 24 boydan meydana gelen Oğuzeli'nin on iki boyunun umumi adıdır. bunlar Oğuzların içtimai ve askeri teşkilatın da Sağ Kol'u teşkil ediyorlardı. Diğer on iki boyda ÜÇ OK adını taşımakta ve SOL KOL'u meydana getirmekte idi. Araştırmalar açıkca göstermiştir ki, her iki kolu meydana getiren boyların hepsi de Anadolu'ya gelmiş ve bu ülkede yurt tutmuştur. Türkmenistan'da bu boylardan Salur, Çavuldur-Çavundur-İğdir-Eymür, gibi ancak az bir kısmının parçaları kalmıştır.
Oğuzlar Anadolu'ya geldiklerinde söz konusu kol teşkilatını da uzun bir müddet devam ettirdiler. Türkiye'nin hemen her bölgesinde BOZ OK ve ÜÇ OK kollarına mensup oymaklar yan yana yurt tutmuştur. Ancak Yozgat ve ona komşu bazı yörelerde daha ziyade BOZ OK'lu oymakların, Çukurova'da da Üç Okluların çoğunluğu teşkil ettikleri görülür. Bunun bir neticesi olarak adı geçen bilgelerdeki oymaklar uzun bir zaman kendi kol adlarıyla, yani Boz Ok ve Üç Ok adlarıyla anılmıştır. Böylece Boz Ok adı, bir müddet Yozgat ve ona komşu bazı yörelerdeki oymak tarafından taşındıktan sonra bölgenin adı olmuş ve bu Cumhuriyet devrine kadar gelmiştir."(6)
Karatatarlar ve Yozgat
"Ankara'da Osmanlı Ordusu'nu yenip Yıldırım'ı esir eden Timur, Anadolu'dan dönerken Karatatarları Türkmenistan'a götürmeye karar verdi. Bu kararını tatbik etti. Bilhassa Karaman, Kırşehir, Yozgat, Kayseri bölgelerindeki Tatarlar'ın pek çoğu göçürüldü. tatarlar Anadolu'dan ayrılmak ve dedelerinin yurduna dönmek istemiyorlardı. Çünkü burada doğup, burada büyümüşler ve yukarıdaki izah edildiği gibi, birçok bakımlardan Türkmenleşmişlerdi. Fazla olarak Anadolu'da ki yurtlarında müreffeh bir hayat geçirmekte idiler. Onun için İran'a gelindiğinde Türkiye'ye kaçmaya çalıştılar, fakat muvaffak olamadıkları gibi, ağır bir şekilde cezalandırıldılar. Timur'un ölümünden sonra da bir kısmı Türkistan'da yerleştirildikleri bölgeden, Türkiye'ye dönmek istediler ise de, bu da öğrenildi. Onlardan kalan diğer oymakların Türkiye'ye dönebildiklerine dair hiçbir bilgiye sahip değiliz. Mamafih Karatatarlar'dan birçoğu da Anadolu'da kalabilmişti. Bunlar bilhassa Sol Kol'dan(caungar) yani, Sivas, Tokat, Amasya, Çorum ve Ankara bölgesindeki Tatarlar idiler.
Osmanlı devrinde Sivas'tan Ankara bölgesi'ne kadar yayılan ve tahrir defterlerinde Ulu Yörük Türkleri denilen topluluktan bir kısmının Kar Tatar kalıntısı olduğu kati bir şekilde anlaşılıyor. XIV. yüzyılda 27 bölükten müteşekkil olan Ulu Yörükler, yüzde pare, orta pare adları ile üç kola ayrılıyorlardı. Bunlardan yüzde pare Moğolların yüzlük teşkilatının bir hatırası gibi görünüyor. Bunlara yüzdeciler de denilmektedir. Ulu Yörük topluluğunu teşkil eden bölüklerden Sarçlu, Yukarı Çungar,(Ca'ungar), Aşağı Çungar (Ca'ungar), Çavurcı ve daha birçok oymakların Moğol oldukları katiyetle söylenebilir.
TİMUR'UN AZMİ
Timur Ankara savaşı'ndan dönerken Doğankent (Peyik)'te de konaklar. Tarihçiler geçtiği yerlerde de birçok tahribatlar yaptığını belirtmektedirler. Peyik viran durumdadır. Timur yıkık yerleri gezerken bir karıncanın duvara tırmanışı dikkatini çeker. Karınca, kerpiç duvara tırmanıyor, tam üzerine çıkacağı zaman düşüyor, yeniden deniyor, yeniden düşüyormuş. Timur oturmuş ve karıncayı seyre dalmış. Sonunda karıncanın istediği yere çıktığını görünce alkışl*****ş ve demiş ki:
-Buranın halkı, bu karıncayı örnek alsın. O zaman karınca azmiyle bu belde viranelikten kurtulup, mamur bir şehir haline gelebilir.
Rivayete göre, Timur'un azim ve kararlılıkta bu karıncanın hareket tarzını örnek aldığı anlatılır.
Timur'un 1404 yılında Kara tatar'ı Anadolu'dan göçürmesi üzerine Yozgat ve komşu yöreler, eskiden beri Sivas'ın güneyinde ve Kayseri'nin doğusunda (bilhassa Uzan Yayla) yaylayan Dulgadirli Türkmenleri tarafından işgal ve iskan edildi. Bu Türkmenler, Oğuz (yahut öteki adıyla Türkmen) elinin Boz Ok Kolu'na mensup olduklarından, Yozgat ve komşu yörelerde yurt tuttuktan sonra da Boz Ok adı bölgeyi değil, orada yaşayan halkı ifade ediyordu."(7)
Dulkadirli Dönemi
"Boz Ok'lu oymakların yerleşmeleri ile birlikte Yozgat bölgesi ve komşu yöreler Dulkadirli Beyliği topraklarına dahil oldu ki, bu husus ilim âlemince son yıllara kadar bilinmekte idi.
Boz ok, Dulkadirli Beyliği sona erinceye kadar (1522) bu beyliğin elinde kaldı. Bölge, Dulkadir beylerinin oğulları tarafından idare ediliyor. Bunlar Çandır veya ona yakın olan Kozan köyünde oturmakta idiler. Oymaklar zamanla tam göçebe hayatı bıraktılar ve yurtlarında çiftlik yapmaya başladılar. bölgede içtimai hayatın gelişmesinde Dulkadir oğlu Alâuddevle ile oğlu boz Ok Valisi Şah Ruh Beğler4in mühim bir rol oynadıkları görülüyor. Alâuddevle Beğ Boz Ok'lu oymaklar için eski Türk hukuku gelenekleri de ihtiva eden bir kanunnâme yazdırmıştır.
Alâuddevle Beğ'in ülkesinin, Elbistan ve Maraş gibi yerlerinde pek çok Zâviye inşa ettirmiş olduğunu biliyoruz. Gerçekten zaviyeler tesisinde Türkiye'de hiçbir hükümdar Alâuddevle e mukayese edilemez. Adı geçen Dulkadir beyi, Elbistan, Maraş Kudüs ile pek çok kasaba ve köylerde medrese ve camiler inşa ettirdiği gibi, hamam, imaret ve han da yaptırmıştır.
Oğlu Boz Ok Valisi Şah Ruh Beğ'e gelince, Şah Ruh Beğ Çandır'da bir mescit ve bir zaviye tesis ettiği gibi, oradaki Şah Sultan Hatun Kübqmbeti'ni de onun inşa ettirmiş olduğu anlaşılıyor. Şah Ruh Beğ, bunlardan başka Gemerek mescidini yaptırmış, Kara Özü civarında, Kızılırmak üzerindeki muhteşem köprü ile adı geçen köydeki zaviye de onun tarafından inşa ettirilmiştir.(
Osmanlı Dönemi
Dulkadir Beyliği'nin 1522'de yıkılması üzerine bölgenin hâkimiyeti Osmanlı Devleti'nin himayesine girmiştir. Çelebi Mehmet zamanında Yozgat, Sorgun ve komşu mahallere yerleşen birçok oymak vardı.(9)
Bozok-Sorgun ve Celâli İsyanları
"1519 yılında Boz Ok'da bir ayaklanma oldu. Bu isyanı Şah veli adlı biri çıkarmıştı. Şah veli'nin Şah İsmail4in Anadolu taraftarlarından olduğu bilinemiyor. Başına üç-dört bin adam toplayan Şah veli, Dulkadir Hükümdarı Şehsuvar oğlu Ali Beğ'in oğlu Boz Ok valisi Üveys Bey'in evini bastıktan sonra Sivas Beylerbeğisi Şadi Paşa'yı da Zile civarında bozguna uğrattı. Bu başarı Şah veli'nin başında bulunanların sayısını artırdı. Fakat çok geçmeden Dulkadir oğlu Ali beğ, Karaman Beğlerbeğisi Şâdi Paşa, Şah Ruh köprüsü yakınında Şah Veli'nin karşısına çıktılar. Savaş bilhassa Dulkadir oğlu Ali Beğ'in yiğitliği sayesinde kazanıldı. Şah Veli bir kısım taraftarları ile Zile yöresinde oturan Çungar oymağı tarafından yakalandı. Şah veli'nin kesilen başı Yavuz Selim'e gönderildi. Yukarıda bahsedilen Hisar Beğlu bey beğlerinden biri de oğulları ile birlikte Şah veli4nin taraftarları arasında bulunuyordu. Kaynaklarda ilk defa Celâli olarak vasıflandırılan işte bu Şah Veli'dir.
1522 yılında Rodos seferine çıktığı esnada Dulkadirli Beğliği'nin başında bulunan Şeh Süvar oğlu ali Beğ, Kanuni'nin buyruğu ile üç oğlu ile birlikte gizlice öldürtüldü. Halbuki adı geçen Dulkadir Beği Osmanlı Devleti'ne mühim hizmetler ifa etmişti. Kaynaklardaki bazı kayıtlar Şah Süvar oğlu Ali Beğ'in Ferhad Paşa ve diğer devşirmeden yetişme devlet memurlarının iftirasına kurban gittiğini gösteriyor. Fakat Osmanlı hakimiyet anlayışı, topraklarının ortasında tâbi de olsa , böyle bir beyliğin yaşamasına müsade edemezdi. Anadolu'daki son beyliğin ortadan kaldırılmasının asıl sebebi budur. Ali Beğ'in öldürülmesi Dulkadir ülkesini bir Osmanlı eyaleti haline getirdi ise de bu, devlete pahalıya mal olan isyanların çıkmasına sebebiyet verdi."(10-11)
XVI. Yüzyılda Bozok'un İdari Taksimatı
Sancağın asıl Boz Ok adını taşıyan kesimde 255 köy ve 247 ekinlik vardır.
"Osmanlı Devleti'nin fethettiği bir ülkenin idari taksimatını ve vergi sistemini kısa bir müddet devam ettirdikten sonra, yerine kendisininkileri ikame ettiği malumdur.(1558-1559) tarihli deftere göre, Boz Ok Sancağı, asıl Boz Ok ve Ak Dağ olmak üzere iki Kadılığa ayrılmakta ve bu kadılıklar da birçok nahiyelere bölünmektedir.
Asıl Boz Ok kazası nahiyelerini; Baltı, Kara Dere, Aşağı Kanak, Sorgun, Delüce Öz, Selmanlu ve Ak Dağ kazası nahiyelerini de; Yukarı Kanak, Alikı, Ak Dağ, Boğazlıyan, Emlak, Gedik ve Çubuk teşkil etmektedir. Bu nahiyelerin sınırlarını kes in olarak tespit etmek oldukça müşküldür. Çünkü; defterlerde zikredilen köylerin mühim bir kısmının adlarının adlarına bugün rast gelinmiyor. Bu nahiyeleri ayrı ayrı incelemeye geçmeden önce, Boz Ok Sancağı'nın 1558-1559 yılındaki vergi durumu ile, köylerin sayısı, vergi nüfusu hakkında bilgi verelim.
Boz Ok'un bütün geliri, işaret edilen 1558-1559 yılında 1.951.813 akça idi. 702 köyü, 616 ekinliği vardı. Vergi nüfusu 15.111 evli ve 11.441 bekar olmak üzere 26.652 idi. Evli nüfus ile 5 Zaim ve 601 Sipahi ilave edilirse 1558-59 yılında Boz Ok'daki nüfus takriben 87.702 kişinin yaşadığı neticesi çıkar. Vergiden muaf olan din adamları ile malüller de göz önüne alınır ise Boz Ok'daki nüfusun takriben 90.000 kişi olduğu söylenebilir. Padişah Kanuni Sultan Süleyman'ın Boz Ok'daki geliri 215.561 akça, Sancak beyindeki 251.636 akça idi. Zaim ve Sipahilerin geliri de 1.528.302 ve vakıf gelirinin de 56.319 akça olduğu görülüyor.(12)
Bozok ve Havalisi Hangi Sancak ve Nahiyeleri İçine Alıyordu.
"Yine görüldüğü üzere, Boz Ok Sancağı, bugün Kayseri'ye tabi Sarı Oğlu Gemerek ve Sivas'a bağlı Şarkışla yörelerini içine almakta buna karşılık Yozgat - Akdağ Madeni Yolu'nun sol tarafındaki bir kısım topraklar da sancağın hudutları haricinde kalmaktadır.
XVII. yüzyılın ortalarında Boz Ok Sancağı şu kazalara ayrılıyordu: Akdağ, Emlâk, Budak Öz, Boğazlıyan, Küçük Süleymanlı, Sorkun, Gedük, (Metin Gök) Çusuk, Kızıl Kocalar, Hüseyin Ova, Han-ı Cedid (Yeni Han). Bu isimlerden bazıları yörelerin dahil edildiğini gösteriyor. XIX yüzyılın ortalarında içine alan büyük bir eyalet adı olmuştur. Boz Ok eyaletinin Boz Ok Sancağı ise şu nahiyelere ayrılmıştı. Yozgat, Kızıl Kocalar, Akdağ ve Madenciler, Boğazlıyan, Çorum, Kara Hisar-ı, Behramşah ve Çepni Oymağı, İhsan Evleri, Sorgun, Süleymanlı (Salmanlu) ve Avcılar - Hüseyin Abâd, Mamalu Oymağı, Afşar Oymağı, (Pınarbaşı ve Sarız yörelerindeki), Rişvan Oymağı, Doğu Kozan Dağı Kaymakamlığı. Bunlara göre XIX yüzyılda Boz Ok Sancağı idari bakımdan büyük değişikliğe uğr*****ş ve daha geniş bir sahayı içine almıştır.
XX. yüzyılın başında Boz Ok, Yozgat sancağı adıyla Ankara vilayetine bağlanmış ve şu üç kazadan meydana gelmiştir: Yozgat (Merkez kaza), Boğazlıyan, Ak Dağ madeni. Cumhuriyet devrinde bir vilayet haline getirilen Yozgat4ın merkez, Akdağ Madeni, Boğazlıyan, Çayır Alan, çekerek (Hacı Köy), Sarı Kaya (Hamam), Sorgun, Şefaatli, Yerköy adlı kazalara ayrıldığını biliyoruz. (13)
Sorkun - Sorgun
Burası aşağı yukarı bugünkü Sorgun ilçesine tekabül eder. Bu nahiyede "Kemhalu, İncesu, Karaca Eymir, Eşel Meydanı, Üç Köyü, Arab deresi, (hepsi Zâkirli oymağından), Kanber Pınarı, (tatardan), Kancık, Key Geldi, İğdeli Pınar (Kızıl Kocalu'dan), Kırk Pınar, Karaca Viran (Her ikisi de Selmanlu'dan), Kara Pınar, Dede Fakih, Göl Kayak, Alişar Dede, İsmail viranı, Orta Viran, Kasın Viran (Hepsi Ağaçlu'nun Közçü obasından), Budak Fakih, Peynir Yemez, Kara Hacılu (Hepsi Ta oymağından), Kızılca Kışla, Aygudulu, Maksudlu (Diğer adı Yen Beğlü), Ağça Kaya, (Diğer adı Piri Fakihli Tat), Karaca Kosuk ve Sar Günü (Her ikisi Çurgar'dan)"...
"Sorgun 16. yüzyılda Anadolu'ya yerleşen boylardan Kayı Boyu4na ait, Bozok Sancağı'na bağlı, vasfı Ekinlik olarak gösterilen, 45 vergi nüfusuna sahip bir yerleşim yeridir." (14)
Bozok ve Sorgun Nahiyesine Yerleşen Türk Boyları
Kızıl Kocalu:
Boz Ok'un en büyük oymaklarından biri olan Kızıl Kocalular'ın asıl yurdu, yani toplu halde yaşadıkları yer takriben, Yozgat- Şefaatli - Yer Köy ve Musa beyli arasındaki sahayı içine almaktadır. Şefaatli'nin eski adının Kızıl Koca olduğunu biliyoruz. 1529 - 1530 tarihli en eski deftere göre, şimdi birer kişi olan Kızıl koca oymağına ait Elma Hacılu, Sarı Hacılu, Musa beğli, Aziz Beğli, Yusuf abdal, Dokuz, Hasancı gibi obalar ile Topaç, İğdeli gibi ekinler, tarif edilen saha içinde bulunmaktadır. Hatta o zaman sadece küçük bir köy olan bugünkü vilayet Yozgat da aynı oymağın yurduna dahil idi. Yerköy'ün batısında Sekili, Sorgun'a bağlı Ali Şar köylerinin de adlarını Sekilu ve Şarlu adı Kızıl ve Şarlu adlı Kızıl Kocalu obalarından aldıkları anlaşılıyor.
Kalabalık bir oymak olan Kızılkocalılar, faaliyetleri ile tarihi kaynaklarda akisler bırakmışlardır. Osmanlı kaynaklarına göre Kızıl Kocaoğulları yaptıkları yağma akınları ile çevreyi öyle Taciz etmişlerdir ki, Amasya'daki Osmanlı Valisi Yörgüç Paşa, Kızıl Kocaoğlu ailesinden dört kardeşi ve maiyetlerini hile ile öldürtmüştü. Müverrihler hadisenin tarihini vermezler ise de bunun 1426 ve 1427 yılında olması muhtemeldir. Kızıl Kocaoğulları'nın yine Boz Ok'un ünlü boy beğlerdinden Ağça oğlu ile Dulgadır kuvvetleri olarak Karaman iline bir akın yaptıklarını biliyoruz. Karaman oğlu İbrahim Beğ'in kumandanı Eminüddün, Ürgüp taraflarında, Dulkadir kuvvetlerini yenerek adı geçen beğleri tutsak almıştı. Bu olayın da tarihi bilinmektedir. Bununla beraber bu hadisenin 1430'larda olması muhtemeldir. Bu olaylara rağmen Kızıl Kocalılar ehemmiyetlerini kaybetmediler.
Zâkirlu:
Zâkirlu'lar Yozgat'ın doğusunda, Sorgun yöresinde yaşamakta ve Yala hacılu, Ramazanlu, Orhan Hacılu, Emir Gazi'lu ve daha birçok obalara ayrılmakta idiler. Bu boya mensup bir beğin safeviler ile yapılan savaşlarda öldüğünü biliyoruz.
Sorgun'da Zâkirlu ve Kızıl Kocalu gibi her iki oymaktan da yaşamaşlardır. (15)
Çapanoğulları Dönemi
"XVI. yüzyıl başından itibaren bir sancak olarak bilinen Bozok, Sivas eyaletine bağlıydı. Sancağın idaresinden başta sancak beyi olmak üzere kadı, çeribaşı, alaybeyi, sipahi kathadüyeri ve yeniçeri serdarı sorumluydu. XXII. yüzyıl ortalarında 1 has, 19 zeamet ve 731 tımarı bulunan Bozok'tan sefer zamanı sancakbeyinin askerleri ve tımarlı sipahilerle birlikte 1100 kişilik bir kuvvet cepheye gönderilebilmekteydi. Sancağın kazaları; Sorgun, Akdağ, Hüseyinova, Budaközü, Beşiközü, Kızılkocalu, Gedük, Çubuk, Emlâk, Boğazlıyan, Süleymanl-ı Sağır ve Han-ı Cedit'ten ibaretti.
Bozok'ta komşu olan ve Sivas'ın kangal, Yöllüce, Mancınık, Alacahan ve çevresini içine alan Yenil'de Halep Türkmenleri ve Dulkadirli teşekkülleri bulunmaktaydı. Bunlar; İstanbul kazalarından Üsküdar'daki Atik Valide Sultan evkafı reyası idiler. Maraş ve Elbistan taraflarında Dulkadirli oymakları, Çukurova'da Üç ok Türkmenleri, Konya havalisinde Akçakan ulusu ile Sivas'ın doğu, kuzey batısından Samsun ve Ankara'ya kadar yayılan sahada ulu yörük adlı teşekkül yaşamaktaydı.
Bozok bölgesinde yaşayan halk eşkıya ve âsi konar göçerlerden oldukça zulüm ve zarar görüyorlardı. Bunun üzerine XVII. yüzyıl sonlarında Mamalu aşireti Bozok'u eşkıyadan korumakla vazifelendirildi. 1715 - 1718 yıllarına gelindiğinde ise kapısız leventler bölgede eşkıyalık faaliyetleri sürdürüyorlardı. (16)
Çapanoğulları'nın Geçmişi
Çapanoğulları'nın ve Bozok Sancağı'na yerleşmeleri hakkında bilinenler rivayetten öteye gitmemekte ve belgeye dayanmamaktadır. Bu ailenin menşeini Marhalu, Çapanlu, Teke, Bayat, Cerit ve Kara Papaklara bağlayan rivayet ve farziyeler vardır. Belgeye dayanmamasına rağmen Çapanoğulları'nın Mamalu Türkmenleri'nden olmaları kuvvetli bir ihtimaldir.
Ailenin adı geçen oymak voyvodalığını üzerine bulundurması ve fertlerinin tehlikeler karşısında aynı oymağa sığınmaları bu ihtimali kuvvetlendirmektedir.
Çapanoğulları'nın Çapar Ömer Ağa'nın ölüm yılı olan 1704'ten önce Bozok bölgesine yerleştikleri kesindir. Rivayete göre, 1650'lerde Horasan'dan ayrılan Çapanoğulları, Şam civarında yerleştiler, bir süre sonra da burayı bırakıp Bozok'u yurt edindiler. Osmanlı Hükümeti, 1696'da aldığı bir kararla Bozok bölgesine yeni Mamalu Türkmen oymaklarının iskanını başlattı. Buraya yerleştirilen oymaklar arasında Çapanoğulları'nın bulunduğu düşünülebilir.
-----------------------------------------------
- 1071 MALAZGIRT SAVASI’NDAN SONRAKI DEVRE: Bozok çevresinde Türk - Islam izleri 1071 Malazgirt Savasi’ndan sonra baslar. Tahrir Defterlerinden 24 Oguz boyunun 21’inden degisik oranlardaki Türkmen boylari Anadolu’ya gelmistir. Salur, Eymür ve Karkin’lilar Anadolu’nun iskaninda birinci derecede rol oynamislardir. Kayin, Anadolu’nun fethi ve iskaninda, Beydilli ve Bayindir boylari da Anadolu’ya yerlesmede önemli görevler yapmislardir. Oguzlar, göçtükleri yerlere her sosyal birimden insanlarin yaninda, kültür unsarlarini da tasidilar. Bozok bölgesi, önemli kervan ve ticaret yollarinin geçtigi bir yerdi. Emirci Sultan’in Osman Pasa Tekkesi bu yollardan biri üzerinde bulunuyordu. zaviye, Kayseri ve Kirsehir’den Amasya’ya giden yol üzerindeki bir konak noktasiydi. Yasevi seyhi Emirci Sultan’in 1204’lerde Bozok’a gelerek, Keçikirana cOsmanpasa) yerlesip irsada basladigi, bu bölgede 16. yüzyilda da "Osman Pasa Tekkesi" adiyla bir zaviye kuruldugu anlasilmaktadir. Salmanli ve Danisman köyleri, Danismend’liler zamanindan kalma tarihi köylerdir. Ilimizde Selçuklu’larin izleri 12. yüzyildan itibaren görülür. Bir ara Danigmendogullari’nin hakimiyetine giren bu bölge, 1175’den sonra Anadolu Selçuklulari’nin eline geçmistir. 1243 Kösedag Savasi’ndan sonra Ilhanlilar’in kontrolüne giren bölge Anadolu Selçuklu Beylikleri döneminde Eretna Beyligi’nin, 1381’den sonra da Kadi Burhaneddin Devletinin eline geçti. 1398’de Kadi Burhanettin öldürülünce Yildirim Beyazid bu bölgeyi ayni tarihte Osmanli Devleti sinirlarina katti. Timur Han 1402 - 1403 senelerinde Yozgat ve çevresini ele geçirdi. Timur Han Anadolu’yu terk ederken, 1256’dan itibaren bu bölgeye yerlesen Karatatarlar’i Türkistan’a götürmeye karar vere- rek 1404’de bunlarin tamamini zorla alip götürmüstür.
3- YOZGAT VE ÇEVRESINE YERLESEN OGUZ BOYLARI VE YASADIKLARI YERLER: Karatatarlar’in Bozok bölgesinden gitmesi sonucunda bölge, Sivas’in güneyinde ve Kayseri’nin dogusunda (bilhassa Uzunyayla) yaylaya Dulkadirli Türkmenleri tarafindan iskan edilmistir. 15. yüzyülda Yozgat ve komsu mahallere yerlesen, Bozok adiyla anilan oymaklar ve yerlestik leri bölgeler söyledir:
a. Kizilkocalu: Topluca yasadiklari yer; Yozgat, sefaatli, Yerköy ve Musabeyli ile çevrili saha olup, Elmahacili, Musa Beglü, Aziz Beglü, Yusuf Abtal, Dokuz, Hasanci gibi obalarla Topaç, Erkekli ve Igdeli gibi ekinlikler de bu sahanin içinde bulun- maktadir. 1529 - 1530 yillarinda küçük bir köy olan Yozgat da bu sinirin içindedir. Ayrica, Balti Saray, Yassi Kisla, Igde Kisla, Arik Asan, Agaça Saz, Dere Kisla, Köse Yusuflu, Ali sarlu, Sekilü, isa Hacilu ve Kösler de bu oymaga bagli olanlarin yerlesip isim verdikleri yerlesim birimleridir.
b. Salmanlu: Bu oymak Yozgat’in batisinda bulunan Salmanli’da yerlesmistir.
c. Agaçalu (Agaçlul): Bu oymak Karadere’de yasamaktaydi. Bu bölgede tamamen Agaçalu’larca doldurulmus, Asagi Kanak da bu boya mensup kisilerce iskan edilmistir. Ayrica Sokun, Emlak, Karça, Alilü, Hacilar, Hamzalu, Haser, çakir ve Cedük’te de Agaçlu obalari bulunmaktadir.
d. Çiçeklü: Bu boy Bogazliyan çevresinde oturmaktaydi.
e. Zakirlü: Bu oymak Sorgun civarinda yasamakta ve Yayla Hacilu, Ramazanlu, Orhan Hacilu, Emir Cazili ve daha bir çok obalara ayrilmaktadir.
f. Mes’udlu: Bölgenin en eski oymaklarindandi. Buna ragmen pek fazla nüfusu olmayan oymaklardan meydana gelmistir.
g. Agça Koyunlu: Bunlarin kalabalik bir kismi Gedük’te bir kisim obalari da Kara Dere’de yasamaktadir.
h. Kavurgalu: Yozgat’in dogusunda kendi adini tasiyan Kavurgali Köyü ve çevresinde yasamaktadirlar.
i. Demircülü: En taninmis obalari, Sarim Beglü olup Merkeze bagli Sarimbey bu obanin adini tasimaktadir.
j. Sam Bayadi: Bunlar Bozok’un sinirlari içinde bulunan o zamanki ismi Gedük olan sar Kisla’da yasamaktadirlar. Bunlar kis aylarini Halep civarinda geçirdiklerinden sam Bayadi adini almistir.
k. Söklen: Yurtlari Yukari Kanak olup, burada bulunan; Ayranci, Yagmur Kislasi, Kümber Kisla, Karaca Üyük, Akarca, Arpalik, Küpeli, Karaevli Kislasi, Dere Yagsin, Alembeg Kislasi, Emirbeg Kislasi, Baraklu, Akbenlü, çukurviran ve ekinliklerde 1542 - 1543 yillarinda 33 obaya ayrilmis bir halde yasiyorlardi. l. Hisar Beglü: Yurtalir Hasbek ve çevresi olup, Hisarbeyli köyü ile Bas Kisla’nin Kisla, Eynelli (Topal Abdal Kislasi), Hasbek, Ozan, Kemal Fakihlü, Agçadam, çanakçi, ramazanlu, Boyalik, Kaya- cik, Agil lKayalu), çorak, Edik, Alin Pinari, Musa Fakih, çaglali gibi ekinlikler de bunlara aittir.
ayrıca
http://acikarsiv.ankara.edu.tr/fulltext/2635.pdf
adresinde konuyla ilgili güzel bir yazı var
20 Eylül 2009 Pazar
![]() Sarıyahşi doğumlu olup bizzat Sarıyahşi’de yaşayanlar ile yurt içi ve yurt dışında herhangi bir sebeple ikamet eden kardeşlerimden istirhamım şudur ki ailelerinin soy adı, lâkabı, boy, aşiret, oymak ve kabile isimlerini bildirirler ise 17.yüzyıldan itibaren mensubu bulundukları toplulukların nerelerde yerleştirilmiş oldukları bilgisine ulaşmak rahat olacaktır. Bu çalışmadan hazırlıklarını uzun bir süredir yapmakta olduğum “ Sarıyahşi’nin Sosyo-Ekonomik Tarihi “ eserinin ortaya çıkması hızlanacaktır… ……………….( Yaklaşım, Yorum ve Denemeler ) 1775’te, Karaman eyâletinde İsmail köyü ile Karapınar arasındaki Belenli(Belenli-burun)derbendine Eymir, Darıcı ve Aydın oymaklarından ellişer hane yerleştirildi. Karaman eyâletine tâbi Atçeken mukataası köylerinden Atlandı’ya 1752’de Boz-Ulus’a tâbi Küşne, Kara Halilli, Danişmendlü ve Çayan cemâatlerinden 200 hane iskan edildi. Koçhisar ile Konya arasında, Koçhisar’a tâbi Çiğinağıl köyüne derbend mahalli olduğundan Boynu-incelü cemâatinden Kuzulu oymağı yerleştirildi. Boynu-incelü Türkmenleri grubuna tâb, cemâatler, her biri bir mahalle olmak üzere Nevşehir’e yerleştirilmiştir. Bunları; Salurlu-i kebir 102 hane, Salurlu-i küçek ( Sagir ) 106 hane, Botnu-incelü 98 hane, Kürd Mehmedlü 72 hane, Horasanlu 22 hane, Bekdik 79 hane, Heriklü 79 hane, Kütüklü 35 hane, Dumanlu 127 hane, Karaca Kürd 59 hane, Delüler 29 hane, Savculu 174 hane, Kurtulu 43 hane, Hacı Ahmedlü 60 hane, Kursulu 40 hane, Kurutlu 40 hane, Ada Kurutlusu 65 hane olarak sayabiliriz. Bu cemâatlerden Kurutlu, Karaca Kürd ve Delüler grubu iskandan kaçarak yerleşmek istememişlerdi. Bunun üzerine boy beyleri ve oymak kethüdalarıyla birlikte Nevşehir’e gitmeleri ve iskan edilmeleri yolunda 1728’de bir emr-i şerif gönderilmiştir. Danişmendlü Türkmenlerinden Şereflü cemâati reâyası Kayseri, Niğde, Aksaray ve Kırşehir taraflarında ahalinin ekinlerini hayvanlarına yedirmişler ve emsâli zararları olmuştur. Ahaliyi bunların mazarratından kurtarmak için 1726’da, cemâatin şakavatte bulunan 206 hanesi Rakka’da Gelgen nahiyesine iskan edilmiştir. Ayrıca, iskan emrine uymamaları hâlinde miriye vermek üzere 20.000 kuruş nezre bağlanmayı kabul etmişlerdi. Fakat 100’e yakın eşkıya, Rakka valilerinin sefere çıkmalarını fırsat bilerek iskan mahallerini terk etmişler; Kırşehir ve Aksaray sâkinlerinden Boynu-incelü’den başka Ayasuluğ sükkânından Sofulu cemâatini de alarak Kırşehir köylerinden Kaman, Çağırkan, Orta, Ömer-Hacılu, Kurus, Çiftlik ve Arkulad ahalisinin mallarını ve hayvanlarını gasbetmişlerdi. Bunun üzerine Rakka’daki iskan yerlerine kaldırılmak için teşebbüse geçilmiş ve bu hususta verilen emir çerçevesinde iskan olunmuşlardır. Sarıyahşi, yerleşim yeri olarak hangi idarî birimlere bağlı idi?.. Bunun cevabını salnamelerde aramak ve bulmak mümkündür… Başlangıç olmak üzere Sarıyahşi’nin bağlı olabileceği/olduğu Osmanlı Devleti idari bölünüşünden bir kesiti aşağıda veriyorum.
Tablonun incelenmesinden de anlaşılacağı gibi Sarıyahşi’nin dünü Karaman eyâleti, Konya vilayeti, Aksaray ve Koçhisar kazaları ile birlikte incelenmek ve değerlendirilmek durumundadır. | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
SARIYAHŞİ VE CİVARINA KİMLER YERLEŞMİŞTİR ?..
Halaçoğlu, Yusuf, XVIII. Yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu’nun İskan Siyaseti ve Aşiretlerin Yerleştirilmesi, TTK Yayınları, TTK Basımevi, Ankara 1991, s. 72, 76, 115 MAD, Maliyeden Müdevver Defterler, nu:8458, sene 1140, s. 277-78, 279-80, 358, Orhonlu, Cengiz, Osmanlı İmparatorluğu’nda Derbend Teşkilâtı, İstanbul 1967 TÜRKAY, Cevdet, Başbakanlık Arşivi Belgelerine Göre Osmanlı İmparatorluğunda Oymak, Aşîret ve Cemaatlar, Tercüman Kaynak Eserler Dizisi, İstanbul 1979, s. 63, 67, 71, 82, 101, 209, 235, 250, 266, 267, 301, 319, 336, 345, 387, 389, 412, 482-483, 532, 639, 750, 783 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
DÜNDEN BUGÜNE SARIYAHŞİ VE CİVARINA BİR BAKIŞ (II) geri dön | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
| ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
Yukarıda sıralanan köylerden Gevher’de “ küçük Runkuş kabilesinden Ali Hanlı cemaati ”, Karaseki’de “ Bozkırludan Körtü cemaati ”, Çiftlik’te “ Runkuş kabilesinden Kayırcanlu cemaati ”, Sarıyahşi Kışlası’nda “ Kayırcaklu cemaatine mensup 37 kişi ile Erdivanlı cemaatine mensup 4 mükellef erkek ”, Kiçiköy’de “ Kayırcaklu cemaati ” oturmaktadır. 1584’te Sarıyahşi ve Sarıyahşi’ye komşu köylerde yaşayan kabile ve cemaatler ise şöyledir: | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
| ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
Osmanlı Devleti kayıtlarına göre, 1584 yılı itibariyle Sarıyahşi’ye ilk yerleşenler Runkuş kabilesinin Kayırcaklu cemaatine mensuptur. Karaseki’de Bozkırludan Körtü cemaati, Kiçiköy(bugünkü Keçiköy)’de Kayırcaklu cemaati yaşamakta idi. |
İLHANLILAR'DA AHMED TEKÜDER DÖNEMİ VE SELÇUKLULAR
İlhan ERDEM
1- Teküder'in İlhanlı Tahtına Oturması veİlk Faaliyetleri
Abaka öldükten sonra İlhanlı tahtına kimin geçeceği konusunda
anlaşmazlık çıkmıştı. Şehzadelerden Kongurtay, Hülecü ve Cuşkab, emirlerden
Şiktur Noyan, Suncak Aka, Arab ve Karabukay Abaka'nın kardeşi Ahmed'in
hükümdarlığını münasip görürken, Olcay Hatun ve maiyeti o sırada daha
ölmemiş olan diğer kardeşi Mengü Timur'u; Emir Buka, kardeşi Aruk ve
Akbuka da İlhan'ın oğlu Argun'u destekliyorlardı. Durumun karışık bir hal
aldığı sırada, ümeradan Şişi Bahşi, şehzade Argun'u padişahlık iddiasından
vazgeçinneyi başardı. O sırada Mengü Timur da ölmüş olduğundan, Ahmed
Teküder taht için tek aday durumuna geldi. Bütün Moğol ileri gelenleri 26
Muhanem 681'de (6 Mayıs 1282) Ahmed'in tahta geçmesi için anlaştılar. Buna
karşılık şehzade Argun, Horasan valiliği ile taltif ediliyordu. Bu şartlar
dahilinde o, müneccimlerin uğurlu gün saydıklan 13 Rebi'ü'I-Evvel 681 (21
Haziran 1282) Pazar günü, sağ elinden Kongurtay ve sol elinden de Şiktur
Noyan tutmak suretiyle tahta çıkarıldı. Din olarak Müslümanlığı seçtiği için
ismini Ahmed koydular. Ayrıca "Sultan" ünvanını aldı. CüIGs merasimi sona
erdikten sonra, vaktiyle Hülagu 'nun biriktirdiği altınları Şal1fadasından getirten
sultan Ahmed, herkese para dağıtmaya başladı. Öyle ki, ordudaki sıradan bir
nefere bile 120 dinar vermişti!. Bizce bu savurganlık ilerde İlhanlı maliyesini
iflasa götüren sebeplerden birisi olacaktı.
CüIGs töreninden sonra devlet işlerine dönen yeni İlhan'ın, ilk icraatı
kendisinin tahta çıkmasında büyük emekleri olan Kongurtay'ı Temmuz 1282'de
Anadolu valiliğine göndermek oldu. Ayın sonuna doğru da Emir Akbuka'yı ona
yardımcı olarak yola çıkardı. Devlet mansıplarını dağıttıktan sonra kendisi de
Şeyh Abdurrahman adlı bir Türkmen şeyhiyle tanışaı-ak dostluk kurdu. Sık sık
onun Anan'da bulunan dergahına gidip gelmeye, semahlarına katılmaya
başladı. Ahmed, kendini şeyhe o kadar kaptırmıştı ki, bu sebepten devlet işleri
aksamaya ve emirler de hoşnutsuzluklarını dile getirmeye başlamışlardı. Hatta
bazıları şehzade Argun'la, hükümdar olması için gizli ittifak bile yapmışlardı.
Ancak sultan Ahmed bütün bunları görmezlikten gelerek Şeyhle günlerini
harcıyordu
Anadolu'da ise Gıyaseddin Keyhüsrev tahtta olmasına rağmen Aksarayı'ye
göre sultan Ahmed yanında bulunan II. İzzeddin Keykavus'un oğlu Gıyaseddin
Mesud'u Anadolu'ya gönderdi ve Selçuklu ülkesini ikiye bölerek batı bölgesini
ona verdi. Sultan II. Mesud Anadolu'ya girip Erzincan'a geldiğinde, Taceddin
Mutez'in oğlu Mücireddin Emirşah onu karşıladı. Bu harekete memnun olan
sultan, Mücireddin'i Saltanat Naibliğine atadı ve ilgili yarIığı almak üzere onun
İlhan'ın katına gönderdi. Sultan Gıyaseddin Keyhüsrev ise, kendine haber
verilmeden ülkesinin İlhan tarafından ikiye bölünerek yarısının başkasına
verilmesini hazmedememiş ve küskün bir şekilde Erzincan'a çekilmişti. Ayrıca
yeni İlhan'ı tebrike de gelmemişti. Bunlarda sultan Ahmed'in dikkatini
çekecekte.
Öte yandan sultan Gıyaseddin Mesud'un, Abaka devrinde de Anadolu'da
sultanlık yaptığına dair işaretler vardır. Nitekim 629/1231 tarihinde bina edilmiş
Uluborlu'daki Alaeddin Camii'nde bulunan onarım kitabesine göre sultan
Gıyaseddin Mesud 680/1281-2 tarihinde Selçuklu sultanıdır4.
Ayrıca Memlük kaynaklarına göre sultan Ahmed, 681 Cemaziyü'l-Evvel 19'da
(25 Ağustos 1282) Mısır'a elçilikle gönderdiği Emir Bahaeddin Selçuklu sultanı Mesud 'un
atabeki idi
Bütün bunlar, sultan Mesud'un hiç olmazsa 680/1281 yılı sonunda
Anadolu' da hükümdar ortağı olarak saltanat sürdüğünü bize göstermektedir
Yine buradan devamla diyebiliriz ki, Abaka ölüp yerine Ahmed Teküder tahta
çıktığında, sultan Mesud onu tebrik için Tebriz' e gitti ve orada iyi
karşılandıktan sonra tekrar makamına iade edildi. Anadolu'nun diğer yarısına
hükmeden III. Gıyaseddin Keyhüsrev ise Erzincan' a geldiğinde Selçuklu
tahtının tekrar ikiye bölündüğünü öğrenince İlhan'ın katına gitmekten vazgeçti
ve Erzincan'da ikamete başladı, ki bu durum Kongurtay'ın gelişine kadar
sürmüş olmalıdır
2-Teküder'in MemlUkler ile Barış Teşebbüsü ve Sonuçları
Kuruluşundan beri Memlüklerle devamlı olarak savaş ve düşmanlık içinde
olan İlhanlılar, Teküder devrinde bu politikayı değiştirme yoluna gittiler. ilhan
Teküder, sözünden çıkmadığı şeyhi Abdurrahman ve Sahib-i Divan Şemseddin
Cüveynı'nin telkinleriyle ünlü alim Kutbeddin Şirazı ve sultan Mesud'un
atabeki, Emir Bahaeddin'i 25 Ağustos 1282'de sulh teklif eden bir mektupla
Mısır'a gönderdi. İslamı bir tarzda "Bismilahirrahmanirrahim, bi-kuvveti'l-lahi
ve ba-ikbal-i Kaan: Haza Fermanu Ahmed ila Sultan-ı Mısr" diye başlayan
mektupta, Teküder artık Müslüman olduğundan bahisle bundan böyle
Müslümanların rahat ve huzur içinde yaşaması için çalışacağını, kendileri gibi
Müslüman olan MemlUklerle düşmanlığa gerek olmadığını bildirmekteydi.
Elçiler Mısır'a varıp mektubu verdiler. MemlUk sultanı mektupta yazılanları
okudu ancak İlhanlı hükümdarını inandırıcı bulmadı. Bu sebeple İlhan'a karşılık
yazılan cevapta Moğollar'ın Müslüman olduklarına pek inanmadıklarını, zira
Kongurtay'ın Anadolu'da Müslüman halka neler çektirmekte olduğunu
bildiklerini ifade ile "Eğer siz barış için samimi iseniz işgal ettiğiniz yerlerden
geri çekilmeniz gerekir; ondan sonra sulh görüşmelerine başlarız". denildi.
MemlUklerden gelen bu açık ve sert mesaja rağmen Teküder onlarla anlaşma
yapabilme umuduyla bu kez Şeyh Abdurrahman'ı elçi olarak Mısır'a
göndermeye karar verdi İlhanlı hükümdarının MemlUkler'e yakınlaşma çabası Moğol ileri
gelenlerinde hoşnutsuzluk yaratmıştı. Bunu fırsat bilen Horasan valisi şehzade
Argun 1282 kışını geçirmek üzere Bağdad'a geldi. O buralarda boş durmayarak
Siyah Kuh'ta kışlamakta olan Abaka Han'ın hassa komutanlarıyla haberleşmeye
başladı. Hassa ordusunun başında bulunan şehzadeler Keyhatu ve Kongurtay,
ümeradan Togaçar, Cavkur, Doladay Aydacı, İci Tutgavul, Guşi ve Konçkabal
şehzade Argun'un tahta geçmesi arzusundaydılar. Sultan Ahmed ise bu ilişkiyi
uzaktan endişe ile takip ediyordu. Şehzade Argun buradaki kendi yanlısı güçleri
örgütledi ve komutanları Cuşkab, Aruk ve Kurmuşi'ye Diyarbekir yöresinde
kışlarnalarını emretti. Bu sayede Anadolu' dan kendisine karşı bir hareketin
önüne geçmiş olacaktı. Şehzade 1283 baharında Horasan'a doğru yola çıktı.
Rey'e ulaştığında buranın şıhnesini dövdürdü ve elleri ayakları bağlı bir şekilde
sultan Ahmed'e gönderdi. Bununla da yetinmeyip her vakit İlhan'ın katına
Sahib-i Divan Şemseddin'in kendini zehirletmek istediğine dair elçiler
gönderdi. Bu sebeple ilhanlık katında da gerginlik artıyordu
Şehzade Argun, Rey üzerinden Mazenderan'a vardığı zaman Aykacı
Noyan bir tümenle gelerek ona katıldı. Buradan Amu Derya bölgesini korumak
ile görevli Hindu Noyan'a kendine katılması için çağrı yaptı. Ancak Hindu
Noyan gelmedi ve şehzadeyi İlhanla arasını düzeltmeye çağırdı
3-Kongurtay'1ıı Öldürülmesi veSultan Gıyaseddin Keyhüsrev'in Azli
Sultan Ahmed'in İlhanlı tahtına çıkması için büyük çaba harcayanlardan
biri olan şehzade Kongturtay, mükafatını Anadolu valiliğine tayin edilerek
almıştı. Anadolu'da sultan III. Gıyaseddin Keyhüsrev o sıralarda Erzincan
civarında ikamet etmekteydi. Sultanın bulunmamasını fırsat bilen Karamanh ve
Eşref oğlu Türkmenleri harekete geçerek Konya ve Akşehir vilayetlerine
saldırmışlar, buralarda korkunç yağma ve talan hareketlerinde bulunmuşlardı.
Sultan Gıyaseddin durumu öğrenince hemen Moğollar'a bildirdi ve acele
yardım istedi. İşte o anda Kongurtay da Anadolu'ya gelmekte idi. İkisi
Erzincan'da buluşup Konya'ya Türkmenler üzerine yürüdüler ve sabahleyin
Türkmenler'in gafil olduğu bir sırada baskın yaparak Konya ve çevresindeki bir
çok Türkmen'i katlettiler. Bu olaylar sırasında Konya şehri o kadar harap
olmuştu ki, kaynağınızın kaleme alındığı bir asır sonrasında bile şehir mamur
hale gelememişti. Türkmenler'i Konya çevresinden uzaklaştırmakla yetinmeyen
Moğol şehzadesi Kongurtay onları tümden yok etmek amacıyla arkalarından
gitti. Ermenek'ten Mut beldesine kadar Karaman bölgesini talan etti ve bir çok
Türkmen öldürdü. Öyle ki, eğer sultan Ahmed Moğol şehzadesini bölgeden
çekmeseydi, belki de Karaman diyarında tek bir Türkmen kalmayacaktı! i . Bu
katliam o kadar korkunç olmuştu, ki etkisi Mısır'a kadar ulaşmış, Memlı1kler
Kongurtay'ı sultan Ahmed'e şikayet etmişlerdiıı.
Yukarıda değindiğimiz gibi sultan Ahmed Mümlükler ile ne pahasına
olursa olsun bir sulh anlaşması yapabilmek amacıyla Şeyh Abdurrahman'ı elçi
olarak görevlendirmişti. Beri yandan da Kongurtay'a haber salıp MemlGkler'le
barış için yapılacak kurultaya davet etti. Şehzade de bu davete icabetle, yanına
Sultan III. Gıyaseddin Keyhüsrev'i de alarak yola çıktı. Kaynağın belirttiğine
göre Anadolu 'nun diğer yarısına hükmeden sultan Gayaseddin Mesud da
kurultaya katılmak için İlhanlı başkentine gitmişti 13. Kongurtay yola çıktığı
zaman yakınlarından Çerik isimli birini Anadolu'dan topladığı çeşitli
hediyelerle birlikte şehzade Argun'a yolladı ve bu zamana kadar kendisiyle
ilgilenemediği için de özür diledi. Argun, Kongurtay'ın elçisini çok iyi karşıladı
ve ona iltifatlarda bulundu. Elçi dönerken de Kongurtay'a verilmek üzere iki
aded gerdanıık (zincir) gönderdi. Sultan Ahmed durumu öğrenince
Kongurtay'dan şüphe etmeye başladı. Zira açıkça kendine isyan etmiş birine
hediye gönderiyor, saygı duyuyordu. Bunun yanında yakınlarının verdiği habere
göre Kongurtay Moğol yılbaşının başladığı gün sultan Ahmed'i yakalayıp hapse
atmak için şehzade Argun'la anlaşmıştı. Bu konuda Küçük Okçu ve Şadi Ahtacı
da kendilerine yardımcı olacaktı. Bu haber karşısında iyice kuşkulanan ve
kendinden emin olamayan sultan Ahmed, yılbaşından bir gün önce damadı
Alınak Noyan'ın evine gitti ve onu, o sırada payitahta yeni gelmiş olan
Kongurtay'ı yakalamakla görevlendirdi. Ertesi gün sabahleyin Alınak
Kongurtay'ı kolayca ele geçirerek İlhan'ın huzuruna getirdi. Kongurtay
sorgulandıktan sonra Moğol1ar'ın Biçin yılı başı olan 682 Şevval 2Tde (18
Ocak 1284) öldürüldü. Şehzade ile işbirliği içinde oldukları iddia edilen Küçük
Okçu da katledilirken, Bağdad civarında şehzade Argun adına faaliyet gösteren
Çuşkab ve diğer ümera ile Tebriz'de bulunan Togaçar, Konçkabal, Doladay,
Cuşi ve Çavgur tutuklandılar. Diğer bir Argun yanlısı olan şehzade Keyhatu da
tutuklu olarak İlhan'ın huzuruna getirilirken bir yolunu bularak şehzade
Argun'un yanına kaçmış ve durumu ona anlatmıştı. Şehzade o sırada Save'de
bulunuyordu
4- Şehzade ArgUll ile Mücadele ve Sonuçları
Bundan sonra sultan Ahmed, 683 yılı Muharreminde (1284 Mart'ı) Argun
meselesini kökünden çözmek için Moğol, Müslüman, Ermeni ve Gürcüler'den
müteşekkil 100.000'i aşkın bir ordunun başında harekete geçti. Öncü olarak
Alınak, Kutup, Eşik Tuğlu, Yasar Agul, Şadi ve Tugay gibi ünlü noyanları
15.000 kişilik bir kuvvetle gönderdi. Argun da bu arada ordu toplamakla
meşguldü. Önden giden Alınak Kazvin' e ulaştığı sırada sultan Ahmed de 683
Safer Tde (25 Nisan 1284) 8 tümen askerle Mugan'dan hareket etti. Ayın
13'ünde (1 Mayıs 1284) Argun Talikan civarında görülmüştü. İlhan, Alınak'a
haber göndererek şehzadeyi takip etmesini istedi. Derhal takibe geçen Alınak ile
şehzade Argun 683 Safer 16 (4 Mayıs 1284)'de Kazvin hududundaki Ak Hoca
mevkiinde karşılaştı. Şehzade Argun' un şiddetli saldırısı karşısında
dayanamayan Noyan, sultan Ahmed'in yanına kaçtııs.
İran'da taht kavgaları yaşanırken Anadolu'da da yeni gelişmeler oluyordu.
Öldürülen şehzade Kongurtay'la birlikte ilhanlık katına gitmiş olan sultan
Gıyaseddin Keyhüsrev de cezaya uğramış, Selçuklu tahtından azledilerek
Erzincan'da yaşamaya mecbur edilmişti. Buna sebep herhalde Kongurtay'a olan
yakınlığı olsa gerektir. Gıyaseddin'in azledilmesinden sonra Selçuklu saltanatı
gene o sırada İlhan' ın huzurunda bulunan II. Gıyaseddin Mesud' a verildi ve o
saltanat yarlığı ile birlikte Anadolu 'ya gönderildi. Il, Mesud Konya' da 682
Zilkade (Şubat 1284) sonunda Selçuklu hükümdarı olarak tek başına tahta
oturdul6• O, cülGs merasiminden sonra devlet mansıplarını yeniden belirledi. Bu
görevlendirmede vezirlik Fahreddin Ali de kalırken saHanat naipliğine
Mücireddin Emirşah, müstevfiliğe Hoca Nasireddin, pervaneliğe de İmadeddin
Zencanf getirildi. Kaynağın belirttiğine göre bilhassa İmadeddin Zencanı'nin
vakıf ve imaretlere yeniden faaliyet izni vermesi ile Anadolu'da insanlar kısmen
rahat ve huzur ortamına kavuştular
Bunun yanında önceden Memlükler'le sulh yapmak üzere sultan Ahmed
tarafından görevlendirildiğin i gördüğümüz Şeyh Abdurrahman, hazırlıklarını
tamamladıktan sonra Mardin'e varmıştı. Burada kendisine bir MemlGk elçisi
gelerek sultan Kalavun'un Şam'da beklediğini söyledi. Bunun üzerine Şeyh 682
yılı Şevval lO'da (3 Ocak 1284) harekete geçti. Harran, Bire ve Haleb yoluyla
Zilhicce ayının 12. günü (13 Mart 1284) Dımaşk'a ulaştı. Ancak MemlGk
sultanı burada yoktu; sözünü tutmamış çekip gitmişti. Belki de uzun süre onu
bekleyememişti. Şeyh Dımaşk'ta MemlGklerce hemen hapsedildi ve bir süre
sonra da orada öldüIS.MemlGklerle sulh teşebbüsü de boşa giderken, Teküder'in
itibarı daha da sarsılmıştı.
İran'da taht mücadelesi bütün şiddetiyle devam ediyordu. Alınak'ı mağlup
eden Argun, bu kezAbizzat İlhan'ın harekete geçmesi sonucu Horasan'a kaçmak
zorunda kalmıştı. Asi şehzadeyi takip ile görevli sultan Ahmed'in öncüleri,
Argun' a itaat eden vilayetlerde zulüm ve talana başlamışlardı. Şehzade bunu
öğrenince vakit kazanarak dağılmış olan ordusunu toplamak için İlhan'ın
huzuruna bir elçi göndererek "Kendisinin asla Aka'sına kılıç çekmediğini ancak
Alınak' ın saldırıp mallarını yağmalaması sonucu onu def etmek zorunda
kaldığını" söyledi. O sırada Kazvin hududunda bulunan sultan Ahmed bu
sözlere kulak asmadı ve yürüyüşüne devam etti. Argun bunun üzerine barış
teklifini bir defa daha tekrarladı ve şehzade Keyhatu'yu İlhan'ın huzuruna
gönderdi. Sultan Ahmed tekliflere kayıtsız kalırken başta Buka olmak üzere
bazı emirler barıştan yanaydı ve çeşitli bahanelerle
sultanı Argun'a saldırmaktan alıkoyuyorlardı. Sultan bunu anlayınca, Buka'yı kumandanlık
görevinden alarak yerine Akbuka'yı tayin etti. Buna gücenen Buka da gizlice
Argun tarafına meyletti ki bu da Ahmed Teküder'ın sonunu hazırlayacaktır. Bu
arada da şehzade Argun 683 Rebi'ü'ı-Ahir 9'da (25 Haziran 1284) Kelat Kuh'a
varmıştı. Bunu haber alan Ahmed'in komutanı Alınak süratle gelerek şehzadeyi
kuşattı. Alınak, kaçacak yeri olmayan Argun'u teslime zorladı ve "Eğer teslim
olursa İlhan tarafından affedileceği" yolunda teminat verdi. Sonunda şehzade
ikna edilerek Alınak19 ile beraber Ahmed'in karargahına geldi. Sultan Ahmed,
beklenilenin tersine, yeğenini iyi karşıladı ve iltifat etti. Hatta onun ordugahta
kalmasına izin verdi (13 Cemaziyü'l-Evvel 683/28 Temmuz 1284). Bir süre
sonra Ahmed, Kutuy Hatunu ziyaret etmek amacıyla ordugahtan ayrıldı ve
yerine de Alınak'ı vekil olarak tayin etti. Sultan'ın ayrılmasını fırsat bilen Buka
da gizlice harekete geçti. O, emirleri hükümdarlığın gerçekte Argun'un hakkı
olduğuna inandırmaya uğraşıyordu. Kendisini Aruk, Cuşkab, Kurmuşi ve
Arksun Noyan destekliyorIardı. Bunlar sultan Ahmed'in şehzadeyi İsferayin
yakınlarında öldüreceğine dair bir söylenti duyunca Argun'u kaçırmaya karar
verdiler. Bu amaçla bir Toy düzenleyerek Alınak ve adamlarını sarhoş etiler.
Gece olup da ordu komutanı ve nöbetçiler sızınca Argun' u göz hapsinde
tutulduğu çadırdan çıkardılar. Doğruca Buka'nın evine gittiler. Orada silahlarını
kuşanıp atlarına binerek tekrar ordugaha geldiler ve hiç bir şeyden habersiz
sızmış bir halde yatan Alınak ve adamlarını öldürdüler, ordugahı ele geçirdiler.
Sultan Ahmed daha yarı yolda iken emirlerden Akbuka, Legizi, Amkacin
gelerek durumu bildirdiler. Ahmed hemen ordu toplayarak savaş yapılması
fikrini ortaya attı. Ancak o arada gelen Mazuk Kuşcu adamlarının
öldürüldüğünü ve diğerlerinin de Argun 'la ittifak yaparak üzerlerine doğru
gelmekte olduklarını söyledi. Bunun üzerine sultan Ahmed geri döndü. Kalpuş
ve İsfareyn üzerinden Irak'a doğru yollandı. İlhan'ın arkasından bir zamanlar
Kongurtay tarafından Argun'a elçi olarak gönderilmiş olan Çerik, 4.000 kişi ile
gönderilden. Sultan Ahmed merhametinin kurbanı olmuştu.
Bir taraftan sultan Ahmed takip edilirken diğer taraftan yeni İlhan'ın kim
olacağı konusunda tartışmalar başlamıştı. Emir Buka Argun'a meylederken,
Aruk Cuşkab'ın Tekna'da Hülecü'nün hükümdar olması gerektiğini
söylüyorlardı. Durumun nazik bir hal aldığını gören Buka derhal müdahale
ederek yeni İlhan'ın seçim işini sultan Ahmed'in yakalanması sonrasına
bırakmayı teklif etti. Orada bulunanlar biraz da isteksiz olarak bunu kabul
edince Buka, Argun'u tahta g~çirtmek için gerekli zamanı bulmuş oldu. O ve
şehzade Argun 683 Rebf'ü-l-Ahir 2S'te (13 Temmuz1284) Ahmed Teküder'in
peşine düştüler. Yüzağaç mevkiine geldiklerinde sultan Ahmed'in önceden
tutuklatmış olduğu Togaçar, Konçkabal, ve Doladay Tebriz'den gelerek
Argun'a katıldılar. Böylece şehzade biraz daha kuvvetlenmiş oldu. Bu arada da
sultan Ahmed Derbent taraflarında yakalanmış, Argun'un huzuruna getirilmişti.
Ona Kongurtay'ı niçin öldürdüğü ve Alınak'ı neden üzerlerine gönderdiği
soruldu. O hata yaptığını kabul ederek bir daha yapmayacağını söyledi. Sultan
Ahmed'i annesi Kutuy Hatun'un hatırına bağışlayacaklardı. Ancak öldürülen
Kongurtay'ın annesi ve çocuklarının feryatları ile tam o anda şehzadeler Hülecü
ve Cuşkab'ın Hemedan'da isyan hazırlığı içinde olduğu şeklinde alınan haberler
sonucu Ahmed'in öldürülmesine karar verildi ve o 683 Cemaziyü'l-Evvel 26
gecesi (l1.8 .1284) Kongurtay'ı öldürtmesine kısas olarak öldürüldüZ!.
Onun öldürülmesi bilhassa İlhanlı tebası içinde ekseriyeti teşkil eden Müslümanlar ve
Selçuklular için bir kayıp sayılabilir. Zira Argun 'un dönemi onlar için pek de
parlak olmayacaktl.
Sonuç olarak, Teküder'in iki yıldan biraz fazla süren hükümdarlık dönemi,
İlhanlı tarihi için pek de parlak geçmemiştir. O, dışta Memlükler ile barış ve
işbirliği yapma çabasında başarısızlığa uğrarken, içte de zayıf kişiliği sebebi ile
istikrarı sağlayarnamış, Moğol feodallerini dizginleyememiştir. Buna karşılık,
Teküder'in dilli tercihi Müslümanlar ve İslam dünyası için bir zafer sayılabilir.
Anadolu'ya gelince, Moğolların 1277 Memlı1k müdahalesinin ardından
Anadolu' da kurdukları rejim siyası manada Türkmenlere kısmı özerklik
verirken Selçuklu hanedanını güçlendirip yerli feodalleri sindirme esasına
dayanıyordu. Ekonomik alanda ise kaynaklar ve üretim meta'ı, büyük bölümü
İlhanlı hazinesine aktarılmak kaydıyla İlhan ve Moğol feodaller arasında
paylaşılmıştı. Ahmed Teküder'in kısa hükümdarlık devrinde de Anadolu'da
uygulanan Moğol sisteminde fazla bir değişiklik yapılmamıştır. Eski yapı
korunmuştur. Bu rejime karşı çıkan zümreler de Kongurtay örneğinde
görüldüğü üzere, çok sert ve acımasız bir biçimde cezalandırılmıştır. Yine bu
dönemde, Selçuklu hanedanı zayıflatılmış ve ülke iki ayrı yönetime ayrılmıştır.
Ülkedeki Moğol feodaller ise güçlendirilmiştir.